Sayfalar

10 Şubat 2012 Cuma

Yes Man


Klasik Jim Carrey filmi. Filmin konusunu anlatsalar, kim oynamalı deseler cevap belli.
Liar Liar benzeri, Bruce Almighty kadar zevkli değil..





İzleyecek başka filminiz yoksa, izleyin :)

Sinek Isırıklarının Müellifi



2011'in öne çıkan kitaplarından birisi Sinek Isırıklarının Müellifi...Ve hacmi küçük ama kendisi dopdolu, övgüyü hak eden bir kitap...
Okuduğum ilk Barış Bıçakçı kitabı. Beğendiğim kitap genç bir yazara aitse ayrı bir  gurur duyuyorum. Hani artık yaşlanmış olan sanatçının yerini alabileceğini düşündüğünüz birisini dinleyince hissedilen rahatlama gibi...
Sinek Isırıklarının Müellifi, Cemil'in kitabını yayımevine teslim etmesiyle başlıyor...Günler ilerlerken Cemil düşünüyor, editörle konuşuyor, çilek reçeli yapıyor, üst komşuya çıkıp banyonun aktığını söylüyor... Günlük yaşama dair tespitleri insanı hem hüzünlendirip hem de gülümsetiyor, okuyanda 'yan dairede oturan komşu' izlenimi uyandırıyor.
Ankara'da geçiyor öykü. Son dönemde kitaplarda İstanbul tekeli yavaş yavaş kalkıyor ve bence daha sıcak ve samimi bir Ankara anlatımı başlıyor. Ya da deniz olmayan bir ilde büyüyen insanlara sıcak ve tanıdık geliyor :)
Pek çok kitapta okuduklarımı not almam, dönüp bir kaç kez okumakla yetinirim ama Sinek Isırıklarının Müellifi alıntı yapmadan duramayacağım kitaplardan...
Nazlı, çocukken balık yedikten sonra ailecek ellerini mutfak lavabosunda Pril ile yıkadıklarını anlattığında Cemil derinden sarsıldı. Mutsuzluğun formülüyle bulaşık deterjanının formülünün aynı olduğunu ileri sürdü.
Zaten bu dünyada çoğunluğu, herkesin kendisine hayran olduğunu düşünenler ile kimsenin kendisini sevmediğini düşünenler oluşturur. Geri kalanlar ise Vüs'at O. Bener okurudur.
Yaz gelince sır diye bişey kalmıyor. Açık pencereler çarpmasın diye pervazlara konulan minderler dışarı sarkıyor, binalar insanlara dil çıkarıyor.
Herşey çok anlamsız! Hayat, kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka birşey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ile helyumun ,aynı zamanda en hafif iki element olması herşeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır. Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar..

Ben büyük bir zevkle okudum...Ve Barış Bıçakçı'nın diğer kitaplarını da okunacaklar listeme ekledim..

Okul Kütüphanesine Destek

Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okulu için bir kitap toplama kampanyası başlatılmış. Detaylar aşağıdaki alıntıda. İnternette bir okulun web sitesini buldum. Bu okulun kütüphanesine katkım olsun diyorsanız;
 
 


Okul öğretmeni Mahmut Bey'in kaleminden:
Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okuluna kütüphane kurmak için kitap toplama kampanyası başlattık. Köy okulu olduğumuzdan dolayı imkanlar maalesef çok kısıtlı. Öğrencilerin de kitap almaya ayırabilecekleri maddi güçleri olmadığından dolayı kütüphanemiz için tek seçeneğimiz sizlerden gelecek yardımlardır. Yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi düşünüyoruz.



Kütüphane projemize destek olmak için ne mi yapabilirsiniz?

- Hikaye, roman, dergi, ansiklopedi türü kitapları okulumuza kargo olarak yollayabilirsiniz.

- Projemizi arkadaşlarınıza, akrabalarınıza vs duyurarak daha geniş kitlelere ulaşmamızı sağlayabilirsiniz.

- Facebook, twitter, friendfeed ve bloglarınızda projemizi duyurarak ve sayfaya dair linki sosyal mecra hesaplarınızda paylaşarak destek olabilirsiniz.


Okul Bilgileri: HATAY'ın Reyhanlı ilçesine bağlı Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okulu

Kargo Adresimiz: Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okulu, Reyhanlı/HATAY


İletişim: mahmutadin@hotmail.com

Kitapsız Kütüphanemizi Kitaplandıralım

Önemli Not: Okulumuz köy okulu olduğundan dolayı bazı kargo firmaları tarafından sorun/gecikme olabilir. Bu yüzden kitapları kargoya verdikten sonra; kargo firmasını ve kargo bilgilerini mahmutadin@hotmail.com e-posta adresine yollarsanız daha iyi olur. Böylece kargonun takibini daha iyi yapabiliriz.

9 Şubat 2012 Perşembe

How To Train Your Dragon


How To Train Your Dragon?
Bir çizgi film sever olarak bir çok seçenek arasında benim için önceliğe sahiptir çizgi filmler..Kaliteli bir yapımsa bir çok komedi aksiyon filmine taş çıkartır ...
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin, 2010 yapımı oldukça eğlenceli bir çizgi film.1999'ların çizgi sineması Mulan'ı anımsatıyor, onun kadar da sevimli ejderhaları var. Özellikle 'Gecenin Öfkesi'ni çok sevimli çizmişler :)




Karakterlerin isimleri de ilginç; hıçkıdık, geğirti :))
Küçük savaşçı kızın seslendirmesi çok tanıdık geldi önce, tanıdık ama nedense bi o kadar da itici. Kim olduğunu çıkaramadım tabii ve Google'dan kopya çektim. Meğer Serenay Sarıkaya'ymış, sevimsiz ve yeteneksiz dizi karakterlerinden birisi. Ama seslendirdiği karakter de ilk etapta gıcık bir kız olduğu için uymuş gibi seslendirme :)




Ejderhaların dövüş sahnesi Transformers'dan kat kat daha gerçekçiydi :)) Transformers'a ayrı bir gıcığım var, sevmiyorum o pat diye dönüşen makinaları, onun yerine tekrar tekrar Road Runner izlemeyi tercih ederim...
How To Train Your Dragon'u çizgi film severlere gözüm kapalı öneririm...

Aile Hekimi


Pencereye dön ağzını aç diyen, filmleri pencereye tutup bakan, parazit teşhisi koyup size bir "solucan ilacı" yazayım diyen bir aile hekimimiz var. Teknolojiye ve tıp terminolojisine bu kadar hakim olması beni korkutuyor...
Ama yine de kötünün iyisi sağolsun. Çok fazla doktor alternatifimiz yok :( 30bin küsür nüfuslu ilçede özel hastane yok! Devlet hastanesindeki iki çocuk doktoru da gideni pişman eden cinsten!!
Akşam başlayan ateş gece de devam edince, saat kurarak takip ettim Eylül'ü. İlaç verdik, olmadı üzerindekileri çıkardık, eline ıslak mendiller verip oyun bahanesiyle boynunu bacaklarını sildirdik :) Bu arada evdeki infrared termometrenin 1-2 derece hatalı, kulaktan ateş ölçerin ise yaklaşık yarım derece hatalı ölçtüğünü fark edip klasik termometreyle ölçüm yapabilmek için Eylül'ü ikna etmeye çalıştık..Pek başarılı olamayınca devreye "anne eli yöntemi" girdi :) Geriye dönük hafızası yok ama gayet iyi ölçüyor :))

Ve doktor demişken buyrun ;





8 Şubat 2012 Çarşamba

Dahi Çocuk Yetiştirme Klavuzu

Annelere, babalara, dedelere, anne/babannelere okutun:)
Tavsiyelere bayıldım ama sanırım uygulamayacağım :)

http://uzuncorap.com/2012/01/20/dahi-cocuk-yetistirme-kilavuzu/#comment-79

Yedi adımda Filiz..

Bu mim işine ilk girişim. selinka 'dan geldi mim; hakkımda yedi gerçek
(niye yedi bilmiyorum ama yedi madde deyince benim aklıma direkt HACCP İlkeleri geldi :)...


  • Tanıştığım insanlarda oluşturduğum ilk izlenim hep aynıdır; soğuk, suratsız, mesafeli..Sadece bir defaya mahsus görüştüğüm insanlar beni öyle bilmeye devam eder, 2-3 kez daha görüştüklerim de aslında hiç de göründüğüm gibi olmadığımı söyler. Karşımdakinin kendini cümleye hazırlayışından anlarım, geliyordur "aslında soğuk ve suratsız değilmişsin" :)
  • Klasik bir ikizlerim. Sağım solum belli olmaz, neşe saçarken bi bakmışsın diplerde gezerim. Çok konuşurum ve bazı kişilerle birlikteyken hep ben konuşurum.Kullandığım, okuduğum, izlediğim, yediğim şeyleri begenmişsem mutlaka birilerine tavsiye ederim..
  • Simetrik, geometrik şekilli, çift sayılı şeyleri severim. Asal sayılara gıcık olur, elimde bıçak varsa yiyeceklerimi karelere üçgenlere bölerek yerim...
  • Elimde sayılabilecek birşey varsa, kaç tane olduğunu tahmin etmeye çalışır, çevremdekilere de sorar sonra da üşenmeden sayarım :)
  • Türk kahvesini çok severim, telvesini de hiç bırakmayacak şekilde içerim, bırakana da kahveyi heba etmiş gözüyle bakarım. Evdeyken babam kahvenin telvesini içmeme kızardı, fincanımı mutfağa götürür gizlice kaşıklardım :) (Bu arada Allah Shazilliyi bulandan razı olsun)
  • Abur cubur severim, yeni çıkan çikolata vs'yi muhakkak alır denerim. Eti Cin ve Eti Puf değişmez favorilerimdir..Mesela cips gibi çikolata çıkmış, bitterini mutlaka yiyin:))
  • Kitaplarım çok kıymetlidir. Altının çizilmesine, sayfasının kıvrılmasına ve de kağıda bişeyler yazılacağı zaman kitabımın üstünde yazılmasına çok kızarım. Emanet verdiğim kitabın kapağında yazı izi var mı diye bakarım.Kitaplığımın düzeninin (ya da düzensizliğinin) değiştirilmesine, kitaplığa alakasız eşyalar koyulmasına sinir olurum, cıngar çıkarırım..
  • Elmaya bayılırım. Sabah, akşam, gece yarısı, aç-tok karna elma yerim. Kabuğunu özenere soyar, ikiye bölüp içindeki karpeli (çekirdek yuvasını) şekline uygun olarak çıkarırım. Özenmeden elma soyan birisini izlemeye bile dayanamam, elinden almak kendim soymak isterim..
  • Yazınca daha iyi anladım; ne gıcık biriymişim..:)
Dur ben de yazayım bişeyler diyeniniz varsa buyursun...:)

Günahkar..

Cerrah ve Çırak'tan sonra ara verip Sinek Isırıklarının Müellifi'ne başlamıştım. Araya izin, misafirler girince evde kitap okuyamadım. Pazartesi sabah çantama kitabımı atarken Tess Gerritsen'in cazibesine kapıldım (kitabın cazibesi tabii yoksa kadının kendisi pek bi korkunç:) ve Günahkarı da aldım yanıma.



Uyku mahmuru olduğum için kitaba sert kahve muamelesi yaptım ve uykumu açsa açsa Tess Gerritsen açar diyerek başladım okumaya..
Günahkar, Cerrah ve Çırak'ın yanında sadece "polisiye"  bir kitap. Daha az tıbbi yaklaşım, daha az gerilim. Grange kitaplarına da benzettim konuyu ama işleyiş baya bir kadınsıydı. Kahramanlar kadın olması ve özel hayatlarındaki gidişat yazarın cinsiyetini ele veren cinsten..
Bir de Grange'le örtüşen örgüt var tabi işin içinde; One Earth. Leyleklerin Uçuşu'nda da işin içinde Tek Dünya örgütü vardı. Gerçekten varsa böyle bir örgüt ya da kurulursa önyargım hazır :)
Bu kez cinayetler bir Manastırda başlıyor ve birbirinden bağımsız paralel cinayetlerle ilerliyor.
Ve yine bir solukta okunuyor. Aksiyon/Polisiye severlere rahatlıkla tavsiye edebilirim.

Bu aralar servise de uyuklayarak bindiğim için bu aksiyon kitaplarını daha rahat okuyorum. Zaten kaldırımlar diz boyu kar,yollar gölet,  insanın içini açacak hiç birşey yok o yüzden hevesle aldığım Hakan Günday kitaplarını bekletiyor, çok kafa yormayacak kitaplarla devam ediyorum...


Hazır şikayet moduna girmişken işyerinin çayı da berbat!!Bakıyorum kullandıkları çay da iyi ama, demek ki sadece malzemeyle olmuyor, çayı demleyende de maharet olmalı, bi de su çok kireçli sanırım...Eve gidip de kendi bergamut aromalı çayımı, temizliğinden şüphe etmediğim bir bardaktan içmek gibisi yok...
Şu 'Sinek Isırıklarının Sorumlusu' kimmiş devam edeyim bari.. 

7 Şubat 2012 Salı

Kar..

Kara doyduk bu sene, yıllardır bu kadar çok kar yağmamış buralara, bizi bekliyormuş sanırım. Kayseride bile görmedik yahu bu kadar kar!!

 Öğleye doğru çektiğim fotoğraf, akşama kadar devam etti kar..


Ve kardan ailemiz. Karı çok bulunca kardanadam yanlız kalmasın dedik :)

5 Şubat 2012 Pazar

Haftasonu

Bol koşuşturmalı ve hareketli bir haftasonunu bitirdik. Ve havalar nispeten ısındığı için sevindik. Artık buzla değil yollardaki erimiş karla mücadelemiz başlayacak, bolca paça ıslatacağız.
Cumartesi günü haftaiçine göre daha ılık bir hava vardı ama göl hala donmuş vaziyetteydi.

 Gölün üzerinde yürüyüşe çıkanlar..Kırılan bir kısımdan buzun oldukça kalın olduğu görülüyor ama yine de tehlikeli ...

 Ve garibim Karabataklar..Artık batamıyorlar, buzun üstünde ordan orada koşturuyorlar, atılan simitleri yiyorlar..

 Neredeyse 10 ay oldu biz taşınalı ama Eşrefoğlu Camii ve Medreseye gitmemiştik, bu karda kışta kısa bir tur yapabildik. Cami de kapalıydı zaten, baharda tekrar görmek lazım..




Caminin kapısı çok güzel, her karesinde farklı bir detay var...