Sayfalar

13 Şubat 2015 Cuma

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 1961'de yayımlanan, farklı tarzıyla okuru şaşırtan kitabı, bir kara mizah örneği...



(Kitapla ilgili olarak yazacaklarımın spoiler olmayacağı düşüncesindeyim, zaten böyle bir kitabın da birkaç spoiler ile çözülemeyeceği kanısındayım.)

Kitap adı üzerinde saatleri ayarlamak üzere kurulan ve zamanla farklı görevler 'edinen' bir enstitü, dahiyane fikirlere sahip kurucusu Halit Ayarcı, enstitünün bel kemiği ve olayların anlatıcısı Hayri İrdal ve çevrelerindeki pek çok renkli simayı konu ediyor.

Kitap yer yer kullanılan eski kelimeler ve akışı itibariyle biraz ağır bir kitap, en azından bana öyle geldi, bir çırpıda okuyamadım. Zaman zaman konudan sıkılırken zaman zaman da yüzümde sabitlenen bir tebessümle okudum.



Kitap olayların gelişmesi esas alınarak dört bölüme ayrılmış, bence en renkli kısım birbirinden renkli karakterlerin yer aldığı ilk kısım 'Büyük Ümitler'di. Geniş ev halkıyla Abdüsselam Bey ve bence kitabın en ilginç kahramanı Seyit Lütfullah'ı büyük bir zevkle okudum :) Son bölüm ise tam bir çorap söküğüydü :)

Olaylar batılılaşmaya çabalayan bir toplumda geçiyor, bolca gel-gitler yaşanıyor.

Kitapta ve olayların gelişmesinde büyük rol alan Mübarek ve Şerbetçibaşı Elması'nın hikayeleri birbirinden ilginçti...Saatlerin ve zamanın üstadı Ahmet Zamani'nin de ruhu şad olsun :)

Saatleri Ayarlama Enstitüsü biraz sabır eşliğinde okunabilecek ve kesinlikle okurunu pişman etmeyecek bir kitap...

10 Şubat 2015 Salı

Kaplıca-Gazlıgöl Afyon

Yarıyıl tatilinde bizim için en iyi dinlenme şekli kaplıca. Geçen sene hamileliğim nedeniyle gidememiştik, bu sene tekrar düştük yollara. Üç aile gidiyorduk her sene, bu kez dört aile olduk, haliyle havuz saatleri oldukça eğlenceliydi. Eylül de kuzenleriyle doyasıya oynama, yüzme şansı buldu.


Adres Afyon Gazlıgöl'dü, tesisten memnun kaldığımız için değiştirmiyoruz :) Yüzme havuzu, termal havuz, sauna, masaj, buhar odası ve türk hamamıyla herkesi memnun etmiş oluyoruz.




Bu aynı zamanda ilk dört kişilik tatilimiz oldu, gerçi havuzda dördümüz aynı anda bulunamasak da keyifliydi. Duru babasına bariz bir şekilde torpil yaptı, onunla kaldığı saatlerde deliksiz uyudu. 'Anne saatleri' nispeten hareketliydi ama yanımızda anneanne olunca işleri yoluna koymak kolaylaştı.
Tatilin en mutlu şahsiyeti ise Eylül'dü :) Hem genel havuzun hem de evdeki havuzun keyfini sürdü, kaydıraktan yalnız kayarak büyüdüğünü ispatladı...



Duru ile (mevsimsel nedenlerle) fazla yolculuk yapmadığımızdan bizi nelerin beklediğini tam olarak bilemiyordum. Allahtan problemsiz bir süreç oldu, ablası kadar 'arabasever' olmasa da koltuğa oturunca bağıran bebelerden olmadığını gördük...



Hava serin olduğu için daha ziyade kapalı mekanlarda geçen bir tatil olsa da evde sıkılan bünyelere iyi geldi :) Seneye tekrarını yaşayabilmek umuduyla...

9 Şubat 2015 Pazartesi

Bugünlerde...

Bu postunda blogger 'buralar da çok sahipsiz kaldı' kaygısı gütmektedir ve de gözlerinden uyku akmaktadır...



Eylül'ün okula dönüşüyle ev sıradan sessizliğine büründü.Tatilin son haftası evin annesini oldukça yordu, Eylül'ün bir türlü çözüm bulamadığımız karın ağrıları ve mutsuzluğu nedeniyle kendimizi onu mutlu etmeye adadık. Hastalık, mızmızlık, kapris ve kıskançlık karışımı nedeniyle başarılı olabildik mi onu da anlayamadık...
Normalde pek kendini göstermeyen 'kardeş kıskançlığı' hastalıkla coştu. Duru'ya alınan uyku arkadaşından istedi, kendisine sessiz ol dememize kızdı, Duru'nun elinden oyuncakları aldı,battaniye-yastıkla gezdi, bebekçe konuşmaya başladı... Sabırla idare ettik, okulun açılışını iple çektik...

Duru ise gündüzleri etrafa neşe saçarken gece uykularımızı eleğe çevirmeye devam ediyor. Diştir, gazdır diyerek sabretsek de zombi gibi dolanmaya devam ediyoruz. Uykunun en derin yerindeyken benim yatmaya hazırlandığımı nasıl anlayıp uyanıyor bu bebe anlamadım gitti!!! Ne diyelim deliksiz uyuyabildiğimiz günler gelecek elbet...

Kış da geldi gidiyor, son düzlükteyiz, bugünlerde en büyük hevesim gelecek olan bahara dair :) Havalar ısınsa da Duru ile rahatça yürüyebilsek, kat kat giyinmeden dışarı çıkabilsek...

Duru bugün sekizinci ayını bitirdi, hızla büyüyor kuzum :) Henüz diş ve emeklemeye dair girişimlerde bulunmasa da yeni şeyler öğrenmeye devam ediyor. Bir ara sekizinci ay yazısı ile detaylandırırım.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü bitirdim, yazısı tamamlanmayı bekliyor...

Tatilde aldığım iki kitaptan birisi olan Abim Deniz'e büyük bir hevesle başladım, gayet akıcı gidiyor. Belgesel tadında olduğundan yanına bir de roman ekleyeyim deyip akşam Handan'a da başladım (buna maymun iştahlılık da denebilir tabi  :) ). Duru şimdilerde okuma hızımı sekteye uğratsa da yeni kitap almaktan geri durmuyorum, Eylül'ün kitap siparişine kaşla göz arasında Marslı'yı da ekleyiverdim :) Normalde popüler kitapların biraz unutulmasını beklerdim ama instagram çıktı çıkalı yeni çıkan kitaplara kayıtsız kalabilmek de zorlaştı...

Cumartesi mayaladığım yoğurtla caka yapmıştım instagramda, nazara geldim a dostlar; yoğurdum tutmadı. Bu kez farklı olarak markette (A101'de) satılan yoğurt mayasını denemiştim, sonuç hüsran oldu. Gerçi kıvamsız yoğurdu kaynatıp pek de lezzetli bir çökelek yaptım, sütü kurtardım ama yoğurt tutturamamayı mesleki kariyerime yediremiyorum ;) Dün yeniden yoğurt mayalarken hem ev yoğurdu hem de hazır mayayı kullandım, sonuç oldukça güzel oldu. Sözkonusu mayayı denemek isteyenlere önerim bir kaşık yoğurt ilavesiyle kullanmaları.

Duru uyanmadan bir bardak çay içip öğle yemeği hazırlamalıyım, yeni yazılarla görüşebilmek dileğiyle...