Sayfalar

29 Ekim 2021 Cuma

Kum Tefrikaları

 



 Arka Kapak

"Muhtelif Evhamlar Kitabı” yazarı Ömür İklim Demir’in ilk romanı “Kum Tefrikaları”

Ömür İklim Demir, bu kez “kumdan, buhardan, hayalden ibaret” bir romanla çıkıyor karşımıza. Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor, geçmişle geleceğin arasında sabırla mekik dokuyor.

“Kum Tefrikaları”, kuytunun, saplanıp kalmanın, kendine gömülmenin, uzaklara düşmenin, öteki bile olamamanın, boşluğun, hevesin, meşgalenin, Doktor Mithat’ın, Murat Hoca’nın, Yurdanur Hala’nın, Şevket Kemal Bey’in, ölülerin, kelimelerin, telgraf tıkırtısının, tozun, rüzgârın, bulutların, bütün o yılların ve de üstümüzden esip geçen diğer şeylerin hikâyesi… Rüzgâr hiç durmadan esiyor sayfaların arasında, her şey bir görünüp bir kayboluyor ya da bir kaybolup bir görünüyor. Yutuyor kenarları, köşeleri, arabaları, evleri kum; yutuyor günleri, takvimleri, atları, uçakları ve de hepsinden mürekkep hayalleri… Bozkıra bakan izbe balkonlar, Boğaz’a açılıyor bir vakit; ölümler umuda, umutlar çaresizliğe benziyor yavaş yavaş. Her kavram değişip dönüşürken, Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor Ömür İklim Demir, kat kat açılan bir romanla çıkıyor karşımıza.

“Panjurların gölgesi yüzümde parlayıp söndüğünde, bıyığımla oynuyordum; ardından boğuk bir gök gürültüsü geldi. Sigaramın külünü silktim. Beş saniye önce kor gibi yanan kül, yüz yıllık diğer külün içinde kaybolup gitti. Geçmiş tarafından yutulmak böyle bir şey olmalıydı.”

Bir iyi dilek, bir ilk roman… “Kum Tefrikaları”.

Ömür İklim Demir ilk romanıyla epey ilgi çekmiş, pek çok okunacaklar listesine girmişti. Kitapta beni neyin beklediğini bilmemekle birlikte nedense 'çok şaşırmalıyım' beklentisi ile başladım kitaba.

Spoiler içerir.

Hikaye Suruç'ta doktorluk yapan Mithat'ın ruh halinin uzun uzun anlatımıyla başlıyor.  Sık sık kesilen elektrikler, ortalığı kaplayan kum fırtınaları, mayına bastığı için acil servise başvuranlar, kadınlar ve çocuklar kafası yeterince karışık olan doktorun işini daha da zorlaştırıyor. Bu anlarda tek sığındığı liman Murat Hoca'nın pvc ile kapatılmış balkonu ve keyifli sohbeti.

Durağan hikayenin yönü Mitat'ın halasından kalan köşkte bulduğu bir günlük ile yön değiştirip İttihat ve Terakki dönemine yöneliyor. Enişte Tayyareci Yüzbaşı Şevket Kemal'in kaleminden Osmanlı'nın ilk tayyarecilerinin verdiği meşakkatli hizmet, büyük çalışmalar sonunda tamamlanmaya calışılan İstanbul-Kahire seferi ve kurguyla bize anlatılan Osmanlı'nın ilk pilot hava şehitleri Fethi ve Nuri Bey'ler. 

Kitabın yarısından fazlasının yukarıdaki eksende devam etmesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Osmanlıdan çevrilen günlük, tayyarenin pervanesinden telgrafın tıkırtısına kadar anlatılan tüm hikaye kesif bir sigara dumanının arkasındaydı. Evet hiç esinti yoktu. Kitabı seven okurun kitapta ne bulduğunu merak ederek, araya farklı kitaplar alarak devam ettim.

Yüzbaşı Şevket Kemal'in tayyarenin başına geçmesiyle hikayenin heyecan dozu biraz arttı. Uzun anlatılan çöl kısımları kabul etmeliyim ki çok etkileyiciydi. Hikaye tekrar İstanbul'a yöneldikten sonra kitabın konusu da hızla değişti diyebilirim. Tarih kitabına yakın ilerleyen hikaye (bence) Parfümün Dansına göz kırpmaya başladı.

E daha anlatmayacağım artık.

Kum Tefrikaları ilk etapta okurun sabrını sınasa da ikinci yarıda sizi sürprizler beklemekte. Sabırlı okurlara tavsiyemdir.

*Bunu yazmasam olmazdı editi: Yurdanur Hala'dan kalan köşkü kafamda hep Yaprak Dökümü'ndeki ev gibi canlandırdım. Yani istesem de değiştiremedim. 

28 Ekim 2021 Perşembe

Muhtelif Evhamlar Kitabı

 

 

Ömür İklim Demir, kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanları, birbirini ıskalayan hayatları, eskidikçe güzelleşen, güzelleştikçe insanı dibe çeken anıları koyuyor önümüze.  İs bağlamış sokakları, naftalin kokan paltoları, dördüncü ayakta yatan kuponları, hizada bekleyen bıyıklı tuzlukları, intihara meyilli tahta mandalları, hikayesi hiç bitmeyen sokak bilgelerini, mesai mesai deliren beyaz yakalıları ve günlük yaşamın lime lime ettiği bütün evhamlı ruhları anlatıyor.

Muhtelif Evhamlar Kitabı'nda, öykünün sunduğu imkanları ve incelikleri, alçakgönüllü ama yetkin bir dlle birleştiriyor. Sakin sakin, tane tane sıralıyor kelimelerini ve 'anlatsan şiir olacak' o anların tablosunu çiziyor.

Ömür İklim Demir bir süredir okunacaklar listemde beklemedeydi, özellikle Kum Tefrikaları sık sık karşıma çıkıyor. Yazarın öykü kitabı tanışmak için iyidir dedim, tanıştık ve fazlasıyla memnun oldum.

Öyküler adından anlaşılacağı üzere 'evhamlı' karakterler üzerine kurulu, okuru alıp derinlere götüren türden. Kahvenizi demleyip, rahat bir koltukta yerinizi alın...

Pişman olmayacaksınız.

27 Ekim 2021 Çarşamba

Empedokles'in Dostları





Empedokles'in Dostları aşina olduğumuz Amin Maalouf kitaplarından farklı bir eksende cereyan ediyor. Bence ütopya ile distopya arasında, bıçak sırtında bir hikaye. Okurken karakterin anlatım şekli ve amaçladığı yaşam tarzı bana Doppler'i anımsattı (Hey gidi Doppler, hikaye iyi güzel giderken bir anda her şeyi karmakarışık etmiştin).
Ve seksenler jenerasyonu olmanın getirdiği deformasyon ile Empedokles'in dostlarını 'ziyaretçiler'e benzettim :)
Karakterin yaşadığı ada ve adaya belirli zamanlarda ulaşılabilmesi fikri güzeldi, hikayenin oturmasını sağlamıştı. Ve adaya dair çok güzel kıyı şeritleri canlandırdım zihnimde.
'Yazar' karakterine nedendir bilinmez bir türlü ısınamadım, samimi ve stabil değildi bence. Empedokles'in dostları neden onunla hemfikirdi, onu koruyup kollama gereği duydular pek anlayamadım .
Agom ise kitabın en sıcak parçasıydı bence, günlük rutini ve dostlar arasında üstlendiği misyonla kitabın kıymetlisiydi benim için.
Dünyayı bu kadar derinden etkileyen olaylar gelişirken, sakin sessiz hayatlarına devam etmeleri pek inandırıcı gelmedi.
Empedokles'in Dostları, farklı bir okuma deneyimi ile birlikte kitaplığımdaki yerini aldı. 

19 Ekim 2021 Salı

Yazarıyla Konuşanlar-Murat Gülsoy

 Yazarıyla Konuşanlarda Ekim ayının ikinci konuğu Murat Gülsoy'du.


Yazar bizi dakikliği ve harika hitabeti ile karşıladı. Düzgün bir Türkçe ile bu kadar akıcı konuşabilmesi hepimizde afyon etkisi yaptı. Önce bolca dinledik, hayran oldu, dinledik...


Kitapta yer alan öyküler üzerinden başlayan sorularımıza uzun uzun ve detaylı cevaplar verdi M.Gülsoy. Yaratıcı yazarlığa dair eğitimler veriyor olmasının sohbetin akıp gitmesinde payı büyüktü bence.
Kitap kapağı, hikayesi ve kitapla olan derin bağı, üzerine bolca düşündüğüm, eşimle sohbetini ettiğimiz konulardan oldu.
'Neden yazarız', 'neden yazdıklarımız okunsun isteriz' ve bence gecenin en faydalı yanıtlarından birisini aldığımız 'kimi okumalıyız' üzerine devam eden, çook keyifli bir sohbetti.
Kitaplarını severek okuduğum yazarla tanışmış olmak benim için çok kıymetliydi. Şimdi Murat Gülsoy videoları izlenecekler listemde, tavsiye ederim...

15 Ekim 2021 Cuma

Belirsiz Bir Anın Kıyısında

 

Tek katlı, bahçeli evlerin olduğu otoban kenarındaki gizemli mahalleden oyuncu belleğin dehlizlerine, kuyuya fısıldanan sırlardan mezarından kalkıp gelen ölülere, insan gibi makinelerin tuhaf dünyasından uykuyla uyanıklık arasındaki belirsiz anlara uzanan tekinsiz bir yolculuk; acımasız bir yazarın kaleminden çıkan uçuş korkusu ve nihai sonsuzluk. (Arka Kapak)

    Murat Gülsoy hikayelerinde tasarladığı kurgu ile beni her zaman şaşırtan, kendisine hayran bırakan bir yazar. Yazarı Sevgilinin Geciken Ölümü ile tanımıştım, yıllar önce okuduğum kitabı net bir şekilde aklımda ve  en etkileyici kitabı bence. Tanrı Beni Görüyor mu? ve Bu Filmin Kötü Adamı Benim okuduğum diğer kitaplar, yazarı tanıdıkça okurken aldığınız tat da artacaktır.

    Yazarıyla Konuşanlarda Ekim ayı yazarlarımızdan ikincisi Murat Gülsoy, üzerine konuşmak için seçtiğimiz kitabı da Belirsiz Bir Anın Kıyısında. Gülsoy ile gerçekleştireceğimiz sohbet beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan yazar mühendislik ve yaratıcı yazarlık dersleri veriyor. Sayısal bellek ile yazarlığın iki farklı uç olarak nitelendirildiği günümüzde bu kesişimden harika kurgulanmış öyküler okuyabilirsiniz. Yazarla tanışmak isteyenler için uygun bir kitap Belirsiz Bir Anın Kıyısında.

    Kitap yedi öyküden oluşuyor, arasında seçim yapmakta zorlansam da en etkileyici bulduğum öykü Trapped oldu. Sadece okumakla kalmayıp kitabı göğüs hizanızda hissedeceğinizi garanti edebilirim. Kitabın tam ortasında yer alan Babanız Geldi ise misafir odasındaki kanepeye bakış açınızı değiştirebilir, bu öyküde çok eğlenen arkadaşlar oldu.

    Kitap üzerine farklı düşünce ve görüşler için pazartesiyi bekliyorum.



 

30 Eylül 2021 Perşembe

Bugünlerde...

 

Selam, mesainin başlamasına yarım saat kala ofisten bildiriyorum. Kahveyi hazırladım, müziğin sesini yalnızlığımdan aldığım güçle yükselttim, klavyeyi kendime yaklaştırdım.
Ve başlıyoruz...

( Imagine Dragons-Natural açalım lütfen, senkronize olalım)


Yaklaşık 2 senelik ara, söylerken ne kadar kısaymış gibi geliyor kulağa. Ama neler neler sığdı bu zamana, başı hala devam eden pandemi çekiyor tabi. Evin pencerelerini bile açmaya korktuğumuz günlerden 'maskesiz de olur' denilen günlere geldik, ikişer üçer doz aşılandık, herkesin her şeyi bildiği memleketimde genetik olarak zaten hastalığa yakalanmayacağımızı temin eden doktorlardan burnuna tereyağı sürerek iyileştiğini öne süren gazeteci (!)lere kadar neler neler gördük. Şu anda ise Biontech olanların bugünden itibaren ölmeye başlayacağı yönünde, repeat after me; Eşhedü enla......


Bu süre zarfında biyolojik olarak epey büyüdük, bendeki etkiler pek sevimli görünmese de kızlar epey yol aldı :) Eylül'ün boyu yakında benimle aynı olacak, Duru'nun da dili benimki kadar ;)

Antalya'da yaşamak hala güzel...


Doğada olmak, insanlardan uzaklaşabilmek hala çok kıymetli hatta daha da kıymetli...



Yazı bitirdik, kışa doğru yol alıyoruz. Bizim için keyifli bir mevsim geride kaldı. Tatil ve kafa dinlemeye dair alışkanlıklarımız değişmedi tabi. Antalya'da sakin yer bulabilmek hayal olsa da, pandemiyle birlikte ayağına terliğini geçirip eline tabure alan herkes kampçılığa heves etse de biz  kendimize göre kamp alanları bulabildik.


Durucuk artık 2. sınıf öğrencisi. Uzaktan, yakından, ekran başından derken 1. sınıf nasıl geçti anlayamadık. Bu sene normale yakın bir eğitim öğretim yılı olsun diye umuyoruz. 

Bazı kamp alanları artık evimiz gibi oldu, her türlü kalabalığın ortasında huzurlu alanlar bulabildik.




Denizine bayılsak da mevcut popülasyondan yaka silkip arkamıza bakmadan kaçtığımız yerler de oldu tabi.

Şahane günbatımları kaydettik hafızamıza...





Kamp sakinliğinde ağaçların altında en keyifli aktivite kitap okumak. Eylül sıkı bir okur olma yolunda ilerliyor. 



Bu kadar fotoğrafın üzerine yazı özlemeye başlayabiliriz, malum yolumuz uzun :) Bir bardak demli çayla bu yazıya son verirken bir sonraki 'kitap' ağırlıklı yazıda buluşabilmek dileğiyle.
Hoşgelmişim :)

20 Mart 2019 Çarşamba

Antalya'da Bahar...

Ve Antalya'ya beklenen bahar gelir...


ZeytinPark'ın bize sürprizi papatyalardı. Bir tür kar imitasyonu gibiydi, her yer bembeyaz...


Denize taş atma keyfimiz dört mevsim devam etse de baharda daha keyifli olduğu aşikar. Dönüşte bir poşet taşla dönme kısmı ise zaruri :)



Enginar azmanı bahçeden. Olsa da yesek :)



Bitmeyen bitemeyen kitabım, piknik kahvem ve Duru'nun benim için topladığı çiçekler.



Balkonu bu hızla çiçeklendirmeye devam edersem korkarım bize oturacak yer kalmayacak. Ama hevesim bahardan biliyorum, geçer zamanla. Ölenler ölür, kalan sağlarla balkona sığarız artık.


Zeytin ağacı 1200 yaşındaymış. Bir yol inşası sırasında buraya nakledilmiş. Değişik bir haşmeti var, karşısına oturup saatlerce izleyebilirsin.


Piknik sezonunu açtığımızı söylemiş miydim :))