Sayfalar

14 Eylül 2012 Cuma

Sakarlığın kitabını yazarım..

Evet oldukça sakarımdır, hele de "amman dikkatli olayım" dersem habire bir şeyler düşürürüm.
Annemler evde terlikle dolaşmamı istemezlerdi, habire birilerinin ayağına basardım :)
Son kurbanım da düdüklü tencerem!
 
 
 
 2 senedir sorunsuz kullanırken, iki hafta önce kapağını düşürdüm ve plastik sap kırıldı. İnternetten sipariş verdik, geldi taktık, tencereme kavuştum derken dün de tencerenin kendisini düşürdüm! Bu sefer de tenceredeki uzun sap yerinden çıktı (lehimliymiş). Nasıl yapılır bir fikrim yok, Konya'da Fissler servisi yok! Ve en sık kullandığım tencerem bu :(
Bir önceki plastik sapın fiyatını düşününce, tencereyi servise göndermek yerine yenisini almak daha mantıklı olacak muhtemelen.
Burada tamir ettirmek de direkt tencereyi gözden çıkarmak demek. Uff iki arada bir derede kaldım!!!
Var mı benzer bir problemi çözmüş olan??

13 Eylül 2012 Perşembe

Bugün..

Bugün;
En çok buna güldüm :)


Eylül'e artık böyle birşey yaptırmamız gerektiğini düşündüm

 

Obur bünyemi bununla kandırdım

(Alıştığımız aşureye hiç benzemeyen, peltemsi bir tatlı. Ama yoklukta iş görür :)

Elimdeki kitap bitince bu kitabı okuyacağım diye heyecanlandım


Ha bir de "akşam olsa da eve gitsek" diye söylenmekteyim...

Adım Adım Eğitim

Evet bir kutu yazısı da Eylül'den..
Adım Adım Eğitim Seti'ne Eylül 2 yaşındayken üye olmuştum. Her ay bir dergi ve beraberinde ufak tefek oyuncaklarımız geldi. Dergileri severek okuduk, bazı konularda yol göstericimiz oldu. Yanında da pastel boya, parmak boyası, balon, boncuk, parmak kukla  vs geldi. Zaman zaman da tekrar tekrar pastel boya, balon vs gönderildi.
İşin en güzel tarafı ise Eylül'ün kutuyu görünce yaşadığı heyecandı :)
 
 
 
3 yaşından sonra eğitim seti değişiyor. Üçer aylık kutulara dönüşüyor, büyük bir oyun/eğitim kitabı geliyor. Yanındaki oyuncak ve malzemeler ise çok daha güzel.
İlk kutuyu 3 ay önce almıştık, içinden çok güzel ahşap oyuncaklar, karton oyunlar çıkmıştı. (Bir ara onları da ekleyeyim) Ve hünerli bir anne bu oyuncaklara harika eklemeler yapmış...

Dün de ikinci kutumuz geldi. Oyuncakları benim bile oynayasım geldi :)
 
 Her kutuda bir oyun halısı çıkıyor ve hepsi yanyana koyulunca birbirini tamamlıyor.

 Oyuncakların ahşap olması çok güzel. Gelen kartlara bakılırsa rakamları öğrenme zamanımız gelmiş.

 Piyon ve şirin zarları var bu oyunların, dün akşam uykuya yenik düştü yavru ama bugün oynayacağız inşallah..

 
Özellikle bu market arabasına bayıldık :)

Adım Adım Eitim Seti Mikado Yayıncılık'tan çıkıyor . Karar verirken Boyut Yayıncılığın Ana Okulu Dergisi ile bu set arasında kararsız kalmıştım. Ama sonra Ana Okulu Dergisi'nin birçok kreşte kullanıldığını gördüm ve muhtemelen karşımıza çıkacak diye vazgeçtim ondan. (Ve iki ayda bir Boyut Yayıncılık'tan arayanlara o seti neden almadığımı bıkmadan tekrar tekrar anlatıyorum!!)
 
Bir de bizim kutulardan çok şirin kız oyuncakları çıkıyor acaba erkeklere nasıl oyuncaklar göneriliyor?
Bu setten çok memnunuz, annelere tavsiye ederim.

10 Eylül 2012 Pazartesi

Hafta Sonu / Sille

Hafta sonu küçük bir Sille gezisi yaptık. Uzun zamandır aklımdaydı bu gezi, en son öğrencilik dönemlerimde piknik için gitmiştim Sille Barajı'na ve köyün (mahallenin) bu kadar değiştiğinden habersizdim..
Kipa'dan çıkıp da eve dönüş için Sille Yolu'na çıkınca aklımıza geldi ve kabına sığmayan üç çocukla direksiyonu Sille'ye çevirdik...
İyi de etmişiz :) Resmen yenilenmiş köy, eski evler restore edilmiş, küçüklü büyüklü kafeler açılmış, el sanatlarına sahip çıkılmış ve küçük küçük sanat evleri açılmış.
Toprak yapısı, çanak-çömlek sergileri, yukarılarda görünen mağaraları, kiliseleri ve üzüm bağları ile Kapadokya'ya çok benzemiş Sille.


 
Şimdi internetten de biraz araştırınca aslında görülecek çok yeri olduğunu fark ettim Sille'nin. "Mum dibine kör yanar" hesabı, dibimizdeki yerlerden habersisiz. Yıllarca biliğim yerler Sille Barajı, sıkça kullandığımız Sille Yolu ve meşhur Sille Alt Geçidiydi (Konyalıların tabiriyle Sille battı-çıktısı :))
Üniversite için Konya'ya gelenlerin en çok takıldığı mevzulardan birisidir "Alt geçit demiyor battı- çıktı diyorlar burada" :)) Evet eskilerine battı-çıktı denirdi, yağmurla dolardı bunlar ve resmen 'batardın' ama artık sayısı artıp derinliği azalınca alt geçitlerin, yazılı isimleri kullanılır oldu..

Sille Rumlardan kalma bir yerleşim yeri, kuruluşu 6000 yıl öncesine dayanıyor. Roma, Bizans, Kudüs yolu üzerinde yer aldığından önemli bir dini merkeziymiş ve dünyanın en büyük ve en eski manastırlarından birisi (Ak Manastır) burada bulunuyormuş. Ancak günümüzde askeri alan içerisinde kaldığından ziyarete kapalı.

Evlerin orjinal hali..

Bu da restore edilen evlerden, restorasyon öncesi durumu ve diğer Sille fotoğraflarını burada bulabilirsiniz.
Köyün içinden geçen dere de ıslah ediliyor.



 Bizim yavrulardan ikisi...

Tepeler irili ufaklı mağaralarla dolu, kolay işlenebilen bir toprağı var Sille'nin.
 
Tam bu binanın önünden geçerken tandır yapan amca bağırmaya başladı "sıcak tandır ekmeği çıktı!" diye. Anında yön değiştirdik :) Çocukken kaldığımız kasabada da pişirirlerdi bu ekmeği. Sıcak sıcak çok lezzetliydi, fotoğrafını da göstermek isterdim ama anında talan ettik :)
 
Yavrular içeriyi inceliyor..


Amca hem ekmeğini hem de tandırın kendisini yapıp satıyor. Bu tandırın etrafı (sanırım) tuğla vs ile örülüp genişletiliyor. Havlandırma deliği falan da var, usulüne uygun yapılıyor yani. İçinde ateş yakılıp, duvarlarına hamur yapıştırılarak pişiriliyor. Sıcakken çok güzel olan ekmek kuruyunca çok sert oluyor. Nasıl yumuşattıklarını ise bilmiyorum :(
 
Alıntıdır.Kaynak
 
 


 Yol kenarında toprak testi, küp vs yapılıyor, fırınlanmış olanlar da içeride oluşturulan müzede sergileniyor ve satılıyor.



 İnce ince işlenmiş, çok zarif eşyalar vardı. Benim beğendiğim mumluk ise henüz fırınlanmamıştı :(  Siz verin ben evde mikrodalga fırında pişiririm dedim ama :)




 Sille'nin halıları da meşhur, kök boyaları kullanılarak dokunuyor. Bu düzenek de çocukluğumdan hayal meyal hatırladığım dokuma tezgahı.

Müzeye dönüştürülen bu hamamda, yöreye ait eşyalar sergileniyor.

Ve çaylarımızı da içip yola koyulduk. En uygun zamanda Sille'yi detaylı bir şekilde gezmeye karar vererek...



 



Nar

Festival filmlerinden Nar, ismini duymuştum ama izlemeye karar veriş nedenim Serra Yılmaz'dı; en sevdiğim ve oyunculuğuna hayran olduğum isimlerden. Sıdıka zamanlarından bu yana izlediğim her film/dizide tekrar hayran olmuşumdur..






Bir gerilim filmi Nar ve sorgulayıcı. Tüm film bir evde geçiyor ama atmosfer çok etkileyici, özellikle de giriş kısmı...Bir de rüya kurgusu müthişti bence.


 Erdem Akakçe, farklı rollere bürünemiyor sanki, temel bir karakter etrafında dönüyor hep..'Mannak Noni' dışında çok da katkısı olmadı sanki filme..




Doktor Sema'nın arkadaşı Deniz kapıya gelen falcıya kendisini Sema olarak tanıtıp içeriye alıyor..



Belki de narın kabuğunun çizildiği noktadır bu..Devamı bol gizemli ve gerilimli, sonu ise ilginç bir şekilde bağlanıyor (hakikaten 'bağlanıyor' bence). Gerilim sevenlerdenseniz kaçırmayın..
Söylemeye gerek var mı bilmem, Serra Yılmaz muhteşem...