Sayfalar

26 Kasım 2014 Çarşamba

Bugünlerde...

Bugünlerde;
Biz Duru kızla evde vakit geçirmeye devam ediyoruz. Altıncı aya giren yavruya ek gıdaları tattırma ve yattığımız yerden yuvarlanma yegane aktivitelerimiz. Ufaktan kapımızı çalan 'diş huysuzluğu'nu da mümkün mertebe görmezden geliyoruz...



Eylül' e göre daha hareketli ve sabırsız bir bebek Duru. Ablasının uzuun gündüz uykularını mumla arıyorum, Bizim bebe yarım saat geçti mi uyanıyor. Benim günlük işlerim de otomatikman yarım saatlik partlar haline dönüştü. Evden dışarı çıkma lüksümüz de yok, hava şartları bizi sınırlıyor, kapalı-kalabalık mekanlar da listemizde olmayınca bina dışına çıkamıyoruz. Artık planlarımız gelecek olan bahara dair..



Eylül hevesle okula devam ediyor, bir de hastalıktan gözünü açabilse!! Geçen sene okula başladığında kendimi olası sık hastalıklara hazırlamışken, enfeksiyonlarla nadiren karşılaşmıştık. Bu yıl kronik öksürükle mücadele halindeyiz, kendi yöntemlerimle yol alamayınca farklı doktor/ilaç kombinasyonları deniyoruz. Kış kapıya dayanmadan kurtulsak bari (Ve ben yazımı tamamlayıncaya kadar kar geldi bile)...


 Meraklı Minik'in bu ayki konusu Kızıl Tilkiler olunca, bizim evi de tilkiler bastı...




Okulda kalem-kağıda doyamayan Eylül evde de resimlerle haşır neşir olmaya devam ediyor. Aynı hevesi dağıttıklarını toplamada da gösterebilse keşke ...
Haftasonu odanın heryeri kağıt-kalem ve envai çeşit hobi malzemesiyle kaplayan Eylül'ü son kez uyardım " On dakika içinde yerdekileri toplamazsan bulduğum herşeyi götürüp çöpe atacağım" dedim. Hemen toparlamaya başladı ve bıyık altından gülerek "Anne, yerdeki kağıt parçalarını almıyorum, nasıl olsa sen toplayıp çöpe atacakmışsın" dedi. "Olur mu canım, ben senin için kıymetli eşyaları kastetmiştim" dedim. "Zaten bu kağıt parçaları benim en kıymetli eşyalarım anne" aldığım cevaptı :)

Eylül'le Minion'lara kafayı taktık bugünlerde, onlarla yatıp onlarla kalkıyoruz ;)
Önce Minion bere, oyuncak Minion derken bu senenin doğum günü temasını da erkenden belirlemiş olduk :)


İçlerini elyafla doldurup oyuncak gününe gönderdikten sonra pek göremedim kendilerini, o yüzden son hallerinin fotoğrafı yok...

Evde olmak demek üç öğün yemek hazırlamak demek. Ben de bazen keyifle bazen de homurdanarak mutfağa giriyorum. Bu aralar Duru'dan kalan azıcık zamanda hiç yemek yapasım gelmiyor, çok güzel elma çayım var aslında, onu içip yemek yemesek??

 Bahçenin minik elmaları ve benim minik olmayan ayaklarım :) Onları görmeyin siz, kesemem şimdi fotoğrafı, Duru uyanacak...

 Hiç yemek yapmıyorum sanmayın tabi, haftaiçine uyarlanmış sebzeli/vejetaryen pizza...

 Ekmek yapmaya da devam. Gerçi karıştırma aparatını kaybedince biraz ara vermiştim ama servisten kolayca temin ettik yenisini...

Son görüntüler de Çin'den teşrif eden kuklalarımız olsun :)



Ha bir de başlayıp okuyamadığım kitabım var, onu da ekleyip okuyabileceğim günlerin gelmesini dileyeyim...


Sağlıkla kalın...

25 Kasım 2014 Salı

Kar...

Annem havanın rengine bakar 'Kar geliyor' derdi, bir çeşit 'Winter is coming' uyarısı yani :) Ertesi günü karın yağdığını görünce anneme olan saygım bir kat daha artartı, imrenirdim, nasıl anlıyor acaba diye. Zaman zaman kar veya dolu yağacağına dair kehanetlerde bulunsam da sonuç fiyaskoydu ;)

Akşam çöpü atmak için balkona çıkınca ürperdim, hava birden soğumuştu. Ama bu kez farklı bir şey daha vardı; kar kokusu. Evet evet hani Ahmet Ümit'in kitabı gibi. Komşu teyzeye de söyledim kar kokusu var diye. Sabah ev halkını uyandırma çabasıyla perdeyi açınca bembeyaz bahçeyi gördüm. Eylül'ün hiç bu kadar hızlı yataktan fırladığını görmemiştim :) Yol boyunca babasından geride kalıp kartopu pususu kurmayı planlayarak gitti :)





Evde olmanın rehaveti ile bir o pencereden bir bu pencereden karı seyrediyorum, tahminimin tutmasına da sevinemiyorum, aklımda tek düşünce var; yaşlanıyorum galiba....

(Yazmaya başladığım bir yazım vardı ama hava muhalefetine takıldı, bir başka sefere artık...)