Sayfalar

12 Mart 2015 Perşembe

Kitaplık ve Sehpa Boyama

Her ne kadar zamanımın çoğunu Duru ile geçirsem de evde uzun süre kalmanın etkileri ortaya çıkmaya başladı. Evde neyin yerini değiştirebilirim diye kara kara düşünür oldum. Ama kaloriferin önü kapanmasın, kapının önü boş kalsın, çocukların oyun alanı daralmasın...derken ben oyuncak sepetinin yerini değiştirmekten öteye gidemedim. Derken kafamın üzerinde yanan ampülle kitaplıklar ve sehpaları boyamaya karar verdim. İnternette çokça araştırma yaptım ve işin altından kalkabileceğime karar verdim.
Eşim her ne kadar 'tamam' dese de kafasında bir sürü soru işareti vardı biliyorum, hatta tüm aşamalarda 'acaba' der gibi bakmaya devam etti. Ta ki eşyalar yeni haliyle yerine yerleşene kadar, evet evet çok beğendi sonucu :)
Eylül ise daha farklı dünyalardaydı.
'O da boyayabilir miydi?' - Evet azıcık yardım etti,
 'O anne oluncaya kadar bu boyalar biter miydi?' - Bitmezdi merak etmesin, isterse o da boya yapabilirdi,
'Eşyalar boyanınca Bellona mı olacaklardı?' - Ha ha ha :)
'O zaman sehpaların markası neydi, babası sanayiden mi almıştı, o da neydi' -   sürer gider.....

İstediğim boyayı bulabilmek ve makinede karıştırabilmek için Konya'ya gitmeyi bekledim. Polisan X1'in beyazını bulamayınca Koçtaş'taki görevlinin önerisiyle dyo Hydrolux aldık. Ve boyam, fırçalarımla iş başı yaptım.

Bir haftalığına salonu atölyeye, evi pazar yerine çevirdim. Boyadım, boyadım, boyadım...Lafın gelişi değil tam üç kat boyadım herşeyi :) Gündüzleri Duru uyuyunca, akşamları yemekten sonra çalıştım. 

Ne çok konuştum di mi? O zaman gelsin fotoğraflar;


Kitaplıklarda herhangi bir çizik yoktu ama sehpalar renk olarak epey dalgalanmıştı, eşimin bekarlık döneminden kalmalar...

Ve kollar sıvanır, evdeki karışıklık zinhar göze görünmez...

Önce sehpaları kurban ettim,  hafifçe zımparaladım, ayakları fırçayla boyadım, başlamışken üst katın astarını da bununla atayım deme gafletinde bulundum ve kuruyunca oluşan izleri görünce ruloya sarıldım.


 Soldaki tek kat boyanmış, sağdaki iki kat. Üç kat sonunda sorunsuz kapandı.



 Boyama işi bitince balkonda sprey vernikle geçtim üzerinden. Önce Polisan Yarı Mat Sprey Vernik kullanmıştım, bitince aynından bulamadım ve parlak spreyle devam ettim. Parlaktan aldığım sonucu daha çok beğendim.
Sağdaki kitaplıkta 'nazarlığımı' görebilirsiniz... Vernikleyip balkonda bıraktığım kitaplıklar rüzgar marifetiyle devrildi, arkadaki kontraplak kırıldı, balkon demirine denk gelen çerçevede hafif ezilme oldu :( Önce canım çok sıkıldı ama 'olan oldu' deyip devam ettim, nasıl olsa çatlak kısım kitaplardan görünmeyecek deyip kendimi teselli ettim :)

 Ve sıra en heyecanlı aşamaya geldi, yerleştirmeye :)

 Bu da son halleri. Üçüncü kitaplığı yerleştirme işinde biraz acele ettim kabul ediyorum. Eylül'ün kitapları için de bir raf ayırdım, kendi dolabına sığmıyordu hepsi. Kitapları renklerinde göre düzenlemek istiyordum ama boya hala hassas görünüyor, belki sonra yaparım. Sert kapaklı kitabın birisini kenara sürtüp çizdim boyayı. Boya birkaç gün geçtikten sonra daha sağlam oluyor kanımca, bir de su bazlı olduğu için biraz nezaket istiyor gibi. Neyse o kısmı rötuşlayacağım birazdan...


Ev son haliyle daha ferah oldu, odanın farklı köşelerinde bulunan kitaplıklar bir arada daha güzel durdu, koyduğum aksesuarlar daha belirgin oldu. Velhasılı sonuçtan memnun kaldık :)

Not: Kaplama mobilya zımparalanır mı emin olamamıştım, boyayı satan görevli hafif zımpara yapın deyince sıfır numara kullandım. Ama biraz daha kalın bir zımpara daha iyi olurmuş, özellikle parlak/kaygan yüzeylerde zımpara sonucun daha iyi olmasını sağlıyor...