Sayfalar

2 Ocak 2013 Çarşamba

Kütüphane Ganimetleri 3

Filiz'in dereden tepeden seçilmiş kitaplarına buyrun...
Kütüphaneye haftaiçi gitmeyi sevmiyorum ama bitirme zamanım öyle denk geliyor. Yarım saatlik süreye sıkıştırmaya çalışıyorum, her seferinde kütüphaneye gidince şuna da bakayım, şunu da sorayım diyorum amaa unutuyorum!!
Evet 2013'ün ilk ganimetleri neler mi?


Yeşil-İnci Aral; pek tavsiye edilmeyen bir Aral kitabıymış (aldıktan sonra öğrendim). Mor ve Safran Sarı ile aynı serinin kitaplarıymış, diğerlerini okumuştum, bunu da aradan çıkarırım artık. İnci Aral kitapları benim için rahat okunulan ve insanı yormayan kitaplardan.



Piruze-Sinan Akyüz; sonunda bir Sinan Akyüz kitabı okuyabileceğim. Yalnız kapağa bakınca ben bu kitabı okudum sanki dedim. Sanırım kapağını Leyla'ya benzettim.

(Benziyor ama di mi?)



Gregor ve Gri Kehanet (Yeraltı Günlükleri)-Suzan Collins; Açlık Oyunlarından sonra aklımdaydı, bugüne kısmetmiş. Kütüphanede serinin hepsi var mı bilmiyorum ve net bir cevap alamadım soruma ama, beğenirsem bulurum devamını.


Mino'nun Siyah Gülü-Hüsnü Arkan; hep gördüğüm bir kitap, geçen sefer de gözüme kestirmiştim :)



Hımm hangisinden başlasam acep :)
İçinden okuduklarınız varsa yorumlarınızı almak isterim...

Buz Gibi Soğuk

2012'nin son kitabı, aynı zamanda 2013'ün ilk kitap yazısı; Buz Gibi Soğuk Tess Gerritsen...
Rizzoli&Isles serisinden.
Öncesinde okuduğum birkaç Gerritsen kitabında o beklediğim heyecanı duyamamıştım, bu kitapta nispeten vardı heyecan. Ama çabuk mu bitti, bana mı öyle geldi bilemedim. Daha olsa, uzasa olurdu :)
Pazartesi sabah başladığım kitabımın büyük bir kısmını Konya'ya giderken yolda okudum. Sonra eşim MR sırasındayken arabada, araba servisteyken de bekleme salonunda okudum. Sürükleyici bir kitap olduğu için zaten bulunduğum ortamdan hemen izole olabiliyordum. Alışveriş yaparken de okuyabilirdim ama işin suyunu çıkarmayayım dedim ;)
Dönüş yolunda kitabı bitiririm diye düşünüyordum ama henüz bir okuma lambam yok (evet yok, yok, yok. Üç kere yazayım da mesaj takılmadan gitsin yerine).
Yola çıkınca eşim "araba çekmiyor, bir sıkıntı var herhalde" deyince, "haydaa bu kitabın üstüne yolda kalmayalım sakın" diye sayıklamaya başladım. Zaten olması gereken dolunay da kayıptı!! Allahtan sıkıntısız döndük evimize.
Yılbaşı akşamını komşularla geçirdik. Dönüşte koridorda "yaşasın yeni yıla girdik" diye balon üstünde zıplayan bir çocuk vardı, ne uyudu, ne uyuttu, ne okuttu :)
Final 2013' e kaldı..
Kitap tavsiye edebileceğim Gerritsen kitaplarından ama biraz çerez kıvamında. Çok uzun olmadığı için yolda rahatlıkla bitirilebilecek bir kitap..
Ve yeni yılın herkese sağlık ve huzur getirmesini dilerim..Bol kitaplı bir yıl olsun inşallah...

31 Aralık 2012 Pazartesi

Örümcek

Muhtemelen 2012'nin son kitap konulu yazısı bu. (Tabi az sonra başlayacağım Tess Gerritsen kitabını bugün bitirme ihtimalim de var :))
Kitabımız Örümcek. Michael Morley araştırmış, soruşturmuş, hapishaneleri-polis merkezlerini ziyaret etmiş ve bir seri katil romanı yazmış.
Kitap kütüphane ganimetlerinden, seçim eşime ait ve tamamen tesadüfi. Kan/cinayet/katil anahtar  kelimeleri geçince neden olmasın dedim ve aldım. Ama çok da umut bağlamadım kitaba, çünkü Altın Kitaplar'dan en son Çatı Serisi'ni okumuş ve pek bir bunalmıştım...
Kitabı ilk sayfadan itibaren heyecanla okudum, beklentimin çok çok üzerinde gayet başarılı bir polisiye gerilimdi. Hatta en son okuduğum bir iki Tess Abla kitabından (Asla Arkana Bakma, Mefisto Kulübü vs) bile daha iyiydi diyebilirim.
Emekli olduğu halde işe geri dönen polis memurundan, obur ve göbekli olanına; habire kahve içen polis memurundan, güzel ve laf ebesi olanına kadar kadro tamamdı.Profesyonelce işkence eden zeki bir katil, adını sanını duymadığım yerleşim yerleri de vardı. Daha ne olsun di mi? 
Son 100 sayfayı Eylül'le köşe kapmaca oynayarak okudum :)
 
Michael Morley, İngiltere'de seri katillerle de görüşme ve röportajlar yapmış, buna dair alıntılar var kitabın sonunda. Epey bir birikim sahibi olmuş bu konuda. Ama Örümcek Türkçe'ye çevrilen tek kitabı, umarım devamı gelir..
Örümcek'e denk gelirseniz, gözü kapalı alıp okuyabilirsiniz...



Not: Kontes, Altın Kitaplar'a dair önyargım tamamen ortadan kalktı :)

30 Aralık 2012 Pazar

Haşhaş Ezmeli Çökertme

Sakın ola kalem kağıt neyim hazırlamayın, zira bu bir "ben ettim siz etmeyin" yazısıdır ;)
 
Haşhaş Ezmeli Çökertme de ne ola mı dediniz?
Efendim temel malzemeler; haşhaşlı çörek yapmak için gerekli klasik malzemeler ile "annemin haşhaşlı ekmeğinden olsa da yesek diyen" tembel bir hatun..
Dolapta bekleyen haşhaş ezmesini annem usulü pofuduk çöreklere çevirmek gibi bir hayalim vardı bir haftadır. Ama mayalı tariflere dair parlak bir mazim olmadığı için uzak duruyordum. (Ben ne zaman mayalı bir hamur yapsam sonuç asfalt/parke kıvamında oluyor.Sağını solunu-tipini düzelteceğim derken hamuru kabardığına pişman ediyorum. Sanırım mayalı hanurlar salaş kalmalı, işin içine simetrik unsurlar katmaya çalışmamalı).
Neyse bu hayalimden eşime bahsederken, "yoksa ekmek makinasında mı yapacaksın?" dedi ve ilk tohumları attı. Hımm aslında fikir benim değilmiş bak :))
Malzemeler nasıl olsa aynı, hamurun arasında olacağına içinde olsa haşhaş ezmesi dedim ve de karışımı ekmek makinasında hazırladım.
Tabi o kadar yoğurma işleminden sonra ortada ne haşhaş ne de ezme kaldı. Kahverengi bir hamur oldu. Tipi kayıktı ama tadından umutluydum.
Uzatıp da okuyanı iyi bir neticeye şartlandırmayayım di mi?
Sonuç tabii ki fiyasko. Güzelce kabarıp foss diye sönen bir hamur; dışı takır tukur, içi de un ufak olan kahverengi bir ekmeğimiz oldu.
Dilimleyip poşetledim, yiyeceğiz mecburen (kimselere göstermeden tabi :))...
Diyeceğim odur ki; aynı bileşimden her zaman aynı tadı beklemeyin, tembellik etmeyin, mayalı hamuru fazla dürtmeyin...
Gece gece "ben korkmam" diyen varsa aşağıdaki ekmeğimsime bakabilir :)