Sayfalar

8 Mayıs 2015 Cuma

Eylül'den...

Yoldayız, Antalya'ya gidiyoruz. Duru'yu uyutmuş ön koltuktan kendime kitap alabilmek için debeleniyorum, Eylül de beni inceliyor, birden
"Anne sen zayıflamışsın" dedi.
Amanın ne yapacağımı, nasıl sevineceğimi şaşırdım. Otur uzun uzun sevin di mi. Ama olmaz olası detay merakı, fazladan cümle duyma hevesiyle sordum
"Nasıl anladın anneciğim?"
"Yani hamileyken olduğun gibi değilsin"
Doğuralı 11 ay oldu be evladım, el insaf...Bense diyetle verdiğim üç beş kiloya atıf bekliyordum, aldım cevabımı oturdum :)



O günden beri Eylül ara ara bana "Anne zayıflamışsın" diyor, artık hiiç detaya girmeden seviniyorum :)
Evladım babasının 35 yıllık ömründe çözemediği denklemi çözdü, kadınları en mutlu eden cevabı keşfetti farkında değil ;)

5 Mayıs 2015 Salı

Antalya Nisan 2015

Eylül'ün doğumgünü 28 Nisan bizim için kutlama ve Antalya demek. Geçen sene dışında bu ritüeli devam ettiriyor, baharı Antalya'da karşılıyoruz. Bu seneki bahar gezisine dair bol fotoğraflı yazı geliyor...

 Yollar bizi beklese de iki çocukla molalar kaçınılmaz, Ömer Duruk'ta çay ve salıncak arası :)
Duru'nun salıncaktan inmek istememesi de bir ilk olarak burada dursun...

 Yeni pozu ile Eylül, kameraya bak deyince belini bükmese bir de...

 Antalya'da ilk durağımız değişmez; Karaalioğlu Parkı. Bunda manzaranın güzelliği yanında evin babasının çocukluğunda en sevdiği mekanın burası olması da etkilidir ;)

 Işıklar Caddesindeki kurbağalar da aileden birisi artık, hal hatır sormadan geçmiyoruz.


 Boyalı merdiven boş geçilmez tabi...

 Bu da benim pek beğendiğim 'biberon fırçası' ağacı :) Biz buralarda boşu boşuna para verip alıyormuşuz ;)

 Ve devamında renkli köşeleriyle Kaleiçi, poz vermekten sıkılan bebelerle yola devam...

 Kesik Minare

 Vee büyük gün gelmiş, kutlamalar başlasın...Ufak tefek süslemelerle Eylül sevindirmece, Duru'nun şaşkınlığını izlemece :)



 Duru artık 'biz nereye, bebek oraya' kıvamına gelmiş, gezinin demirbaşı oldu bile :)
Sıradaki durak Antalya Aquarium, bol çocuk cıvıltısı eşliğinde...




 Bu bebe bizden değil, ablasının ışığına kapıldı sadece :)


 Vee artık masada ben de varım diyen Duru.

 Hazır doğa suya doymuşken gidilebilecek en uygun yerlerden birisi şelale, Düden Şelalesi


 Kayınpederimin söylediğine göre son otuz yılın en yüksek debilerinden birisi varmış bu yıl...



 Vee kardeş kavgasının startını veren oyuncak; uçan balon :) İkincisi alınarak uzlaşmaya kestirmeden gidildi (Eylül bize çaktırmadan dedesine ikinci balonu sipariş etmiş)
 
 Dedenin bahçesi de vazgeçilmez duraklardan, 1 mayısta azıcık 'emek ' harcayalım istedik, dut topladık (ben sadede yedim:) ), yağmura yakalanınca yanımızda da kahve malzemesi olunca keyif form değiştirdi :)


 İki çocuğun nimetlerinden ...

 Konyaaltı'nda taşları da uzun uzun incelediğimize göre artık eve dönme zamanı...

 Bu da 'yolda çok sakindir benim bebelerim' fotoğrafı ama sadece instagram pozu olacak kadar sürebildi. Antalya-Manavgat arası 'işgüzarca' tek şeride düşürülünce ve 1 saatlik yol 3 saat sürünce arka koltukta ufak çaplı krizler yaşandı. Sahil şeridinden ayrılıp 'yakıt' depolandıktan sonra bebeler uykuya, anne kitap ve manzaraya dalabildi :)



 Eve gelince bebek-oyuncak kavuşması yaşandı :)

 Okulda yapılan kutlamayla da doğum günü şenlikleri bitti. Devamı Haziranda ;)