Yollar bizi beklese de iki çocukla molalar kaçınılmaz, Ömer Duruk'ta çay ve salıncak arası :)
Duru'nun salıncaktan inmek istememesi de bir ilk olarak burada dursun...
Yeni pozu ile Eylül, kameraya bak deyince belini bükmese bir de...
Antalya'da ilk durağımız değişmez; Karaalioğlu Parkı. Bunda manzaranın güzelliği yanında evin babasının çocukluğunda en sevdiği mekanın burası olması da etkilidir ;)
Işıklar Caddesindeki kurbağalar da aileden birisi artık, hal hatır sormadan geçmiyoruz.
Boyalı merdiven boş geçilmez tabi...
Bu da benim pek beğendiğim 'biberon fırçası' ağacı :) Biz buralarda boşu boşuna para verip alıyormuşuz ;)
Ve devamında renkli köşeleriyle Kaleiçi, poz vermekten sıkılan bebelerle yola devam...
Kesik Minare
Duru artık 'biz nereye, bebek oraya' kıvamına gelmiş, gezinin demirbaşı oldu bile :)
Sıradaki durak Antalya Aquarium, bol çocuk cıvıltısı eşliğinde...
Bu bebe bizden değil, ablasının ışığına kapıldı sadece :)
Vee artık masada ben de varım diyen Duru.
Hazır doğa suya doymuşken gidilebilecek en uygun yerlerden birisi şelale, Düden Şelalesi
Kayınpederimin söylediğine göre son otuz yılın en yüksek debilerinden birisi varmış bu yıl...
Vee kardeş kavgasının startını veren oyuncak; uçan balon :) İkincisi alınarak uzlaşmaya kestirmeden gidildi (Eylül bize çaktırmadan dedesine ikinci balonu sipariş etmiş)
İki çocuğun nimetlerinden ...
Konyaaltı'nda taşları da uzun uzun incelediğimize göre artık eve dönme zamanı...
Bu da 'yolda çok sakindir benim bebelerim' fotoğrafı ama sadece instagram pozu olacak kadar sürebildi. Antalya-Manavgat arası 'işgüzarca' tek şeride düşürülünce ve 1 saatlik yol 3 saat sürünce arka koltukta ufak çaplı krizler yaşandı. Sahil şeridinden ayrılıp 'yakıt' depolandıktan sonra bebeler uykuya, anne kitap ve manzaraya dalabildi :)
Okulda yapılan kutlamayla da doğum günü şenlikleri bitti. Devamı Haziranda ;)
2 yorum:
Biberon fırçasımıymış adı onun bende hoş bir fotoğrafı kaldı çok beğenmiştim. Belki bir Antalya postu da benden gelir :) Düden şelalesini siz aşağıdan biz yukarıdan izlemişiz demekki.
Bir türlü rastlaşamadık. Yolda kitaba dalınca ben mesajını da görmemişim. Ama yol kenarında mola veren araba biz değildik bu arada.
Unutmadan Eylül'e Allah hayırlı ömürler versin nice güzel yaşlara
Ağacın adını ben koydum :)Başka bir ismi ktaiyen kabul etmem :))
Denk gelemedik, kısmet ne diyelim...
E bir yazı da senden bekliyorum artık.
Görüşmek üzere...
Yorum Gönder