Sayfalar

12 Mayıs 2016 Perşembe

Olduğu Kadar Güzeldik

Mahir Ünsal Eriş'i Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde ile tanımıştım. O yüzden zevkle okuyacağımdan emin bir şekilde başladım kitaba.

 
 
 
İlk kitaptakine benzer kısa öykülerle devam ediyoruz. Yazarın yer seçimi yine memleket odaklı; Bandırma, Erdek, Manyas. Hikayeler ise çok samimi...
 
"Yaşamak, hayata karşılık hayallerden vazgeçtiğimiz bir kaybetme biçimidir."
 
"Hani telaş anlarında yedekte bekleyen bir akü devreye girer de senin yerine her şeyi düşünüverir ya saniyelerin bile azı bir zamanda."
 



11 Mayıs 2016 Çarşamba

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?


Kitap bir süredir okuma listemdeydi, ne zaman ekledim hiç bilmiyorum. Ama ilginç ismi ile hep yarım yamalak aklımın bir köşesindeydi; ne zaman kitap almaya kalksam adını tam çıkaramıyor, bir görsem hatırlayacağım da diyerek dolanıyordum :)
Nihayet okudum.

Spoiler İçermez
 
Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? esas itibariyle distopik bir kitap. Olaylar bilinmeyen bir gelecekte ve bugünkü Amerika civarında geçiyor. Üçüncü Dünya Savaşı'nın ardından dünya yoğun ve radyoaktif bir toza maruz kalmış, doğal yaşam ciddi oranda zarar görmüş, hayvanların pek çoğunun nesli tükenmiştir. Birleşmiş Milletler'in girişimi ile insanlardan yeni koloniler oluşturmak üzere Mars'a göç etmeleri önerilmiş, orada kendilerine hizmet edecek olan Androidler de bir avantaj olarak sunulmuştur. Mars'a göç edebilmek için insanlar zeki testine tabi tutulduğundan belirli bir seviyenin altında kalanlar (duruma göre 'özel' veya 'tavukkafa' olarak tanımlanan) ve kendi istedi ile göç etmeyen insanlar dünyada kalmıştır.
Yeni dünya düzeninde insanların günlük yaşamları içerisine en kıymetli varlıklarının başında, evlerinin çatılarında besledikleri evcil hayvanlar gelmektedir. Pek çok hayvanın neslinin tükendiğinden kalan canlı hayvanlar sadece zengin insanların elde edebileceği paralarla satılırken diğer insanlar için sahte(android) hayvanlar piyasaya sürülmektedir. Bu hayvanların tüylerinin arasına gizlenmiş kontrol panelleri dışında canlılardan ayırt edilmesi çok zordur; normal beslenmelerine devam edip gerektiğinde hasta bile olmaktadırlar. Yine bu hayvanlara hizmet eden hastane (tamirhane) ve nakil ambulansları bulunmaktadır. Bazı hayvan sahipleri ise yapay hayvanları gerçek sanarak satın almış ve beslemeye devam etmektedir...
 
Hikayenin kahramanı San Francisco Polis Teşkilatında çalışan ikramiye avcısı Rick Decker. Görevi yasak olmasına rağmen Mars'tan kaçak yollarla dünyaya gelmiş olan androidleri yakalayarak 'emekli' etmek, yani öldürmektir. Androidler fiziksel olarak insanlarla aynı olduğu için onları tespit edebilmek için Voight-Kampff  testi yapılmalı ve insanlardan tek eksik tarafı olan empati yetenekleri değerlendirilmelidir. Ancak bunu tespit etmek yeni nesil Nexus-6 androidlerle birlikte giderek zorlaşmaktadır. Bazı androidler ise kendilerine yüklenmiş olan sahte hafıza nedeniyle canlı olmadıklarının farkında bile değildir.
 
İnsanların günlük yaşamı oldukça değişmiş; ruh hallerini kontrol altında tuttukları 'duyarıcı'lar ve empati kutuları hayatlarına yön vermeye başlamışlardır.
 
Kitap 1960'larda yazılmış olmasına rağmen iyi bir öngörünün eseri olduğu aşikar. Anlatım dili kullanılan farklı terimler ve nesneler yüzünden ilk etapta biraz zorlasa da zamanla daha akıcı bir hal alıyor.
Kitap aynı zamanda filme de uyarlanmış.
 
Bu kitabın üzerine Asimov'ın I Robot'unu da okuma listemde başlara çeksem iyi olacak.

10 Mayıs 2016 Salı

Yarbükü

Hafta sonu sabırsız kızlarım sayesinde erken kavuştum anneler günü hediyeme. Hediye sponsoru  baba teknolojisever, hediye alınan anne de kitapsever olunca  ortaya kaçınılmaz olarak şu hediye çıktı;

 
 
PocketBook :)
Yeni okuyucumun hevesiyle başladım Yarbükü'ne...
Yazar Talip Apaydın'ı ve Köy Edebiyatı'nı keşfedişim ortaokul yıllarıma denk gelir. Kütüphanenin 'yine' arkaya saklanmış salonlarından birisinden seçmiştim Köy Enstitüsü kitaplarını. Heyecanla okumuş sonra da Köy Enstitüsü mezunu yazarları tanımıştım; Mahmut Makal, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Mehmet Başaran...Özellikle Mahmut Makal'ın Bizim Köy'ü hala özel bir yere sahiptir benim için.
 
Talip Apaydın sırasıyla Çifteler Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nü bitirmiş. Emekliliğine kadar da Amasya ve Turhal'da öğretmenlik yapmış.
Yarbükü, adını pirinç tarlalarının yer aldığı ve hikayenin geçtiği bir mevkiden alıyor. Tüm günlerini ve enerjilerini yetiştirdikleri çeltiğe harcayan köylülerin hikayeleri, çekişmeleri, sıkıntıları anlatılıyor.
 
 

Kitabın anlatımı çok samimi, benim de için de tanıdık. Belki hiç köy yaşamına tanıklık etmeyen kişiler için tekdüze gelebilir ama ben zevk alarak okudum.
Talip Apaydın ve kitapları aklınızın bir köşesinde dursun....



9 Mayıs 2016 Pazartesi

Katilin Uşağı

Uzun zamandır bir Algan Sezgintüredi kitabı okumak istiyordum. Geçenlerde hevesle sepete attığım bir kitap da son anda tedarik edilemediği için siparişten  çıkarılınca 'beklemeye devam' dedim.

 
 
 
Ve beklediğim yazarla bir şekilde yollarımız kesişti.
Katilin Uşağı, benzer isimlere sahip kitaplar içerisinde üçüncü olarak yayımlanmış. Birbirinin devamı olmasa da karakterlerin aynı olduğu seriye ortasından dalmış bulundum :)
 
Özel bir dedektiflik bürosu olan Vedat ve Tefo ile iz sürmeye başlıyoruz. Olayları aktaran Vedat bildiğimiz diğer cool dedektiflere nazaran biraz fazla konuşuyor, geçmişe yönelik detay vermeyi seviyor, aklına geleni (karşısındakine olmasa da bize) söylüyor. Alışılagelmiş polisiyelerden bu yönüyle ayrılabilir, bazı okurlar tarafından fazla uzatılmış cümleler bıktırıcı bulunsa da ben kitabın tarzını çok sevdim :)
Polisiye noktasına gelirsek; hikayede gerilim yok, şüpheliler pek karanlık karakterler değil, öyle hızla sayfa çevirtecek bir merak da uyandırmıyor. Zaten kitabın farklılığı da burada ortaya çıkıyor sanırım...
Vedat ve Tefo'nun maceralarının işlendiği diğer kitaplar da;
-Katilin Şeyi,
-Katilin Meselesi,
-Katilin Şahidi

 

Yani daha okunacak bolca kitap var.