Sayfalar

22 Ekim 2012 Pazartesi

Watership Tepesi

Bu aralar maymun iştahımla aldığım her kitaba ucundan kıyısından okumaya kalkınca, daha önce başlamış olduğum Watership Tepesi'ni epey süründürdüm.
Kitap Kulübü'nün  etkinliğinde Kerim'İn hediyesi bu kitap :)



Ve bir çok kişinin hatırlayacağı üzere Sawyer'ın adada okuduğu kitap :)



Kitap mistik güçleri sayesinde başlarına gelecek kötü durumu tahmin edebilen Fiver, en yakın arkadaşı Hazel ve onlara güvenen bir kaç tavşanın kolonilerini terk etmesiyle başlıyor ve inanın kolay kolay bitmiyor :)
Yazar tavşanlara has dünyayı birebir tasvir etmiş, yani öyle çizgi filmlerdeki gibi birisi diğerine gelip "tamam dostum, iyi iş çıkardın" vs demiyor; tavşanlara özgü hareketle burnunu diğerinin burnuna dokunduruyor, kokluyor, dürtüyor vs. Geçtileri yerler en ince ayrıntısına kadar (çiçek açan her bir ot öbeğinden, çiçeğin üzerine konan kelebeğe kadar) oldukça detaylı tasvir ediliyor. Grange okurken kızardım; sokakları-caddeleri o kadar detaylı anlatmaya ne gerek var diye, artık hiiç şikayet etmeyeceğim :)
Farklı hayvanlar birbirleriyle kolayca anlaşamıyor, birbirinin dilinden anlamıyor.(Bu özellik kitabın gerçekçiliğini arttırmıştı bence).
Tüm bunları yazabilmek için yazarın çok kapsamlı bir araştırma yaptığı aşikar. Olayları tavşanların gözünden anlatabilmesi tüm bu övgülerin nedeni olsa gerek...
Yalnız bu kadar detay zaman zaman sıkıcı oluyor, özellikle tavşanlara özgü terimler kullanılması beni okurken zora soktu. İlk kısımlar hem kitaba alışma hem de olayların aksiyon dozunun nispeten düşük olması nedeniyle zor okunuyor.
 Efrafa ile karşılaştıktan sonra ise kitabı elimden bırakamadım. Distopik bir koloni oluşturulmuş ve olaylar çok ince kurgulanmıştı. Kitabın karanlık tarafına ait olsa da Woundwort'a hayran olmamak mümkün değil..

Bu uzun kitabı bitirdikten sonra tavşanlara aşinalık kazanmaktan öte, tavşanlardan bıktığımı fark ettim...Eylül'ün izlediği tavşan çizgi filmleri bile gözüme sevimsiz göründü ;))

Watership Tepesi benzerine az rastlanır bir kitap. Benim önerim alın/edinin ve zamanınızın bol olduğu bir dönemde mutlaka okuyun...

(Kitabın kapağında Lost'a ilham verdiğinden bahsediliyor. Çok fazla benzerlik göremedim açıkçası, zaten Lost'un senaristlerinin bir aşamadan sonra 'zihnen ishal' olduklarını düşündüğümüzde, ilham için pek çok kaynak kullandıkları aşikar gibi...)

Fark Etmeden Beyti...

Millet fark etmeden diyet yapar, bense beyti!! Adam ve de ince olamayacağımın göstergesi....
Cumartesi evde kalan yufka ve kurban öncesi bitirilmesi gereken kıymayı değerlendirmekti amacım. Oktay Usta'nın bir tarifini görmüştüm, yufkaya sardığı kıymayı küçük küçük kesip çöp şişe takmış, fırınlamıştı. Onu yapayım dedim ama evde çöp şiş bulamadım. Amaan benimki de şişsiz olsun deyip, hazırladığım köfteyi yufkaya sardım, tepsiye sıralayıp pişirdim. Bu arada  kuru olmasın üzerine salçalı bir sos yapayım dedim, e kıyma ve salçalı sos varsa üzerine yoğurt dökmek farz olur.
 
 
 Bu arada eşim mutfağa girdi, alıcı gözle yemeğe bakıyor, "ben bir yemek uydurduğumu sanıyordum ama sabırım beyti yaptım" dedim :)
 
 
Junior porsiyon..
 
Eşim ve Lülü severek yediler ama sos yufkaları yumuşattığı için bana göre değildi (kıyma pişmezse düşüncesiyle, sosu döktüten sonra tekrar fırınladım). Beytinin kendisini de pek sevmem zaten. Ayrıca bir sonraki denemede köftesini önceden pişirmeye karar verdim..
 
Cumartesi hava oldukça güzeldi, eşimi bisiklet turuna gönderip biz Lülü ile bahçeye yayıldık. O toz toprak oynadı, ben sırtımı güneşe dönüp keyifle çayımı içtim, kitabımı okudum.
 

Önümüzde hazır kabağı ve bal arılarını görünce, kabak ile kavak ağaçını karıştıran Lülü'ye aradaki farkı anlattım. O da bana bal arıları ile ilgili bildiklerini anlattı :)
 
Ve Watership Tepesi bitti nihayet, yazısı geliyor...
 
Pazar gününün de güneşli geçeceğini düşünüp bahçede keyifi tekrarlamayı planlıyordum. Sabah beni balkondaki saldalyeleri devirip kalan çamaşırlarımı ıslatan fırtına uyandırdı!!!Tüm gün yağmurluydu, ev karanlıktı ve yaptığım hiç birşeyden keyif alamadan dolandım durdum...
Resim, boyama, aradaki farkı bulma, yapboz vs ile günü bitirdik...
 
 
 
 
Dünkü havaya karanlık derken yanıldığımı sabah evden çıkarken anladım. Bildiğin sahur vaktiydi yahu!!Korka korka durağa kadar koşar adım gittim. Alalım artık şu saatleri ileri...
 
Bu sahneye bir de köpek musallat iyi mi? Şemsiye marifetiyle ürküttüm...