Bu hafta Ahmet Ümit'ten gidiyorum. Okumadığım 2-3 kitabı kalmıştı, elimdekilerle devam ediyorum. Aynı yazarın birkaç kitabını üst üste okumak rahat oluyor, kitabın diline aşina oluyorsun az çok, tanıdık birisiyle sohbet etmek gibi. Tabi sayıyı çok tutunca sıkıcı da olabiliyor. (Hatta Tess Gerritsen gibi yazarlar da insanı paranoyak yapabiliyor:))
Bir Sis Böler Gece'yi alışıldık A. Ümit kitaplarından biraz farklı; öncelikle kısa bir kitap, bir günde bitiyor. Tarzı da farklı biraz, beklenen cinayetler-soruşturmalar yerine daha gizemli...Alevilik ekseninde işlenmiş bir hikaye ve ona paralel olarak (ya da teğet geçen mi demeliyim-ki bu terime gıcık oluyorum artık, matematikten- teğetten-çemberden soğuttular beni!!) sorgulanan bir geçmiş..
Kitabı okurken filminin de çekilmiş olduğunu öğrendim.
Mart ayında vizyona girmiş, fragmanı çok cazip görünmedi ama geneli nasıldır bilemiyorum. Cem Davran varmış başrolde, çok başarılı bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum, Ali Sürmeli dışında da pek tanıdık isimler yok, o yüzden çok gündeme gelmemiş sanırım (ya da ben duymamışım)..
Kitabı ilgiyle okudum, tasvirler oldukça etkileyiciydi olayların geçtiği köyü çok net canlandırabildim gözümde ama final çok tatmin edici gelmedi açıkçası, daha net bir yere bağlanmasını umuyordum..
Okumak isteyenlere farklı bir Ahmet Ümit kitabı olduğunu tekrar hatırlatmak isterim...
(Farklı deyince Ninatta'nın Bileziği de çok farklı bir kitaptı ve ben çok sevmiştim, okumayanlara onu da tavsiye ederim..)
Ahmet Ümit kürüne devam ediyorum, sırada Sis ve Gece var....