Sayfalar

20 Mart 2019 Çarşamba

Antalya'da Bahar...

Ve Antalya'ya beklenen bahar gelir...


ZeytinPark'ın bize sürprizi papatyalardı. Bir tür kar imitasyonu gibiydi, her yer bembeyaz...


Denize taş atma keyfimiz dört mevsim devam etse de baharda daha keyifli olduğu aşikar. Dönüşte bir poşet taşla dönme kısmı ise zaruri :)



Enginar azmanı bahçeden. Olsa da yesek :)



Bitmeyen bitemeyen kitabım, piknik kahvem ve Duru'nun benim için topladığı çiçekler.



Balkonu bu hızla çiçeklendirmeye devam edersem korkarım bize oturacak yer kalmayacak. Ama hevesim bahardan biliyorum, geçer zamanla. Ölenler ölür, kalan sağlarla balkona sığarız artık.


Zeytin ağacı 1200 yaşındaymış. Bir yol inşası sırasında buraya nakledilmiş. Değişik bir haşmeti var, karşısına oturup saatlerce izleyebilirsin.


Piknik sezonunu açtığımızı söylemiş miydim :))

18 Mart 2019 Pazartesi

Okunanlar

Son dönemde okuduğum kitapları buraya not etmeye geldim :)

Bu aralar çiçek böcekle uğraşmaktan, taş boyayıp amigurumiye dadanmaktan kitapları es geçtim.


          Doksanlarda bir coğrafyada yaşananları gözlerden pervasızca saklayan pus, orada sürüp giden yaşantıların üzerine telafisi imkansız bir biçimde çökerken, gerçeklerin önüne bir ışık huzmesi dahi sızdırmayacak kadar sağlam bir inkar duvarı örüyordu. MevsimYas, bu pusun içinden geçip sağ kalabilen ve bitimsiz tedirginliklerin gölgesinde kesişen yaşamların öyküsüne tanıklık ediyor. 
Çok etkileyici bir kitaptı Mevsim Yas, aklınızın bir köşesinde kalsın okunacağı güne kadar.


 Füruzan okumak biraz meşakkat gerektiriyor bence. Anlatılan hikaye etkileyici, dopdolu ama cümleler ilk okuyuşta anlatmıyor her şeyi. Sakin bir kafa gerektiriyor, kendini kitaba vermen gerekiyor. O yüzden kitap elimde akıp gidemedi, biraz zamana yaydım haliyle...

 Annelerinin ölümü üzerine bir araya gelen üç kız kardeş, yedi gün süren dua süreci. Bu sırada anneye dair hesaplaşmalar, yanlış bilinen gerçekler, üstü küllenen alevler. Kolay okunan, kardeş ilişkilerini gözden geçirten, belki biraz da 'kadın'lara dair bir roman.

 Gölgenin Rüyası kapak olarak daha farklı beklentilere sevk etmişti beni ama pek aradığımı bulamadım. Çok aklımda kalamayacak maalesef.

 Nobel Ödüllü yazar epeydir sırasını bekliyordu kitaplığımda. Aklımda ödülü Murakami değil de Ishiguo'nun almış olması düşüncesi dolaştığından sanırım, yeni bir akıma kapılmayı, devamında tüm kitaplarını merak edeceğimi düşünerek başladım kitaba. Konu oldukça etkileyici, kurgu farklı ama ben kitaba bir türlü ısınamadım. Karakterleri de sevemedim, hikayenin gidişatını da. Filmi daha etkileyici bilgisiyle,sıcağı sıcağına filmini de izledim. Iı-ııgh olmadı, olamadı...
Kitabın ismi bence okur kitabı yarım bırakmasın diye böyle seçilmiş :)

 Vee Çöl Çiçeği, gönlümün sultanı, güncel deyimle 'iki gözümün çiçeği'.
İlk cümlesinden son ana kadar etkileyici bir hikayeydi. Gerçek bir hayat öyküsü olması, dilinin akıcılığı bu durumu destekliyor tabi. Tek hayal kırıklığım gelen kitabın kapağıydı, ben eski kapağı beklemiş ve sevmiştim. 

Boşanmanın eşiğinde olan bir ailenin kısa bir romanı Aile Fotoğrafı. Olaylara anne-baba ve iki çocuğun gözünden bakıyorsunuz. Beğenerek okudum kitabı, akşam çayına eşliğinde fotoğrafa göz atabilirsiniz. Aklınızda bulunsun.

 Ve devam ettiğim seri Grange'in Lontano Serisi. İlk kitap kısmen sürükleyici olsa da ikinci kitapta tıkandım resmen. Afrika-Fransa arasında mekik dokuyan kitapta konu bazen anlaşılabilirlikten uzaklaşabiliyor. Bakalım seri bitince genel bir değerlendirme yaparım...