Bırakılan sıcak bir ev, mışıl mışıl uyuyan bir çocuk, gelinen buz gibi bir ilçe müdürlüğü, gri mi gri bir hava, "benim burda ne işim var?" dedirten bir işyeri....
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi'nin ambalajını açarken, neden içine ayraç koymazlar ki diye söylenirken kucağıma bir ayraç düştü. Al işte ne çok şeye mızmızlandın bugün!! der gibi:)
Ama önceki kitaplarda ayraç yoktu Can Yayınları!!
İnternette gördüğüm bu kapak kitaba daha çok yakışmış gibi geldi..
Bayram tatiline 2 gün de ben ekledim ve kızımla evde mutlu mesut 3 gün geçirdik. 4 gün diyemiyorum çünkü pazar günü klasik pazar olmaktan kurtulamadı, ütü-çamaşır-yemek-pastabörek......vs
Evde olmanın en güzel yanı da varlığımızdan kimsenin haberdar olmamasıydı.Tam kafa dinledik yani, kahvaltı keyfi yaptık uzuun uzuun, müziğin sesini açıp hoplayıp zıpladık (altta kimse yok, üst komşu memlekette:).Hatta farkında olmadan bir mahalle oturmasından da kurtulduk, çünkü döndüğümüzü gören bilen yok:).2 gün saçımızı bile taramadan toplamışken kim hazırlanıp gidecek gezmeye!!
Sabahın köründe de kalkıp geldim kürkçü dükkanına. Bina buzz gibi hala ısınmadı!Çay kahve sıcak ne bulduysam içtim ama henüz ayaklarım ulaşan sıcaklık olmadı...
Bi de mahkeme savunması yazmam lazım ki hiiç canım istemiyor...
Bu arada blog tarihinin en sefil çekilişini yapacam sanırım. Zira 2 katılımcım var:)) Artık random.org la falan uğraşmaz yazı-tura atarım:))
Kar da yağacakmış zaten...Neyse manzara güzelleşir en azından...
Son söz Eylülden; uykudan uyanır ve "Gilbert benimla konuşuyor baba, bana masal anlattı (içinde kurt olan bir masalmış)"...:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder