Hizmet içi eğitim bahanesiyle yaptığımız İzmir gezisi...
Otel Çeşme'de, Sakız Adası karşımızdaydı..Ulaşım biraz zordu, Çeşme'ye gitmek isteyenler zaman zaman yürümeyi tercih etti, Allahtan biz arabayla gitmiştik kafamıza göre gezebildik..
Toplantı salonumuz pek uygun dizayn edilmemişti ve zaman zaman termal havuzdan gelen koku ile yeşile döndük!!
Buna rağmen verimli bir eğitim oldu bizim için..
Çeşme'de adım başı bir kedi görmek mümkün :)
Kendi yapımım yüzük, 24 ayar çikolata kağıdı ;)
Çeşme Kalesine mesai saatleri içinde denk gelemedik, o yüzden dışarıdan izlemekle yetindik..
Damla sakızlı dondurma :) Gayet güzeldi, damla sakızlı her şeyi çok severim zaten..
Kahve molası...
Adının ne olduğunu bilmiyorum ama bayıldım buna..
Çarşamba günü, birçok yerde olduğu gibi şiddetli bir fırtına vardı..Planladığımız İzmir gezisini de erteledik bu yüzden, uçan dal parçaları ile ilgili pek iyi anılarımız yok da..
Parlayan iki nokta, otelin kadrolu kedisine ait:)
Sakız Adası karşımızda..Gitmesek de görmesek de ..:)
Ekip olarak yaptığımız geziden;
Ildır, Fatmagül'ün köyü:))
Tarihi Ildırı...
Tarihi enginarlar ;) Ben ilk kez gördüm tarlasında enginarı..
Ildır sokakları, bol çiçekli..
Bu da kafese kapatılmış vahşi bir çiçek :) Çok da çirkin bir şey, nice (hem türkçe hem de ingilizce yorumlanabilir bu sıfat:) çiçekler varken böyle bir şey neden konur ki pencereye..
Ildır...
Ve Alaçatı..
Çatladı Kapı Çarşısı, bol incikli boncuklu bir çarşı. Ekip olarak talan ettik :)
Bu yavrular da İzmir'den..
İzmir'in "gevrek" arabalarından heveslendim, Çeşme'de simit alalım dedim eşime, ama o ne kötü bir simittir kardeşim!! Hani cidden gevrek olsa tadına aldırmayacağım da, tatsız tuzsuz, kayış gibi bir şeydi. Bundan sonra Konya'nın kötü simidine bile laf etmeyeceğim. (Ah ahh bir çıtır Samsun simidi olsa da yesek)
Bu da internetten aldığım resim..
Bir nevi tatil oldu bizim için, tek sıkıntı Eylül'ü çok özlememiz oldu. İlk kez bu kadar uzun süre ayrı kaldık..Dönüş yolunda söz verdiğimiz bebeği ararken Afyon'daki Migros'ta oyuncak indirimine denk geldik. Yemeği unutup alışverişe daldık. Sonuçta ellerimiz kollarımız dolu çıktık marketten, hatta yetinmeyip bir de Konya'da gittik Migros'a, farklı oyuncak buluruz diye. Oyuncak konu olunca biz anne-baba Eylül'den daha hevesliyiz galiba :)
Haa bir de Dukan vardı giderken bıraktığım, bir hafta boyunca da hiç anmadığım..(Aslında anmak isterdim ama otelde diyetime uyan hiç bir şey bulamayınca, ben de gözünü çıkardım diyetin.) Dönüşte valizler dışında yaklaşık 1 kg'ı da göbeğimde getirdim :( Yürüyüş yaparken bir yerlere gömmeyi planlıyorum :))
Bu sürede okuyabildiğim tek şey ciltli olarak aldığım Penguen oldu.
Sultan'ı Öldürmek'i aldım kaşla göz arasında ama henüz başlayabildim..
Yokluğumda ağaçların tamamı çiçek açmış, saksıdaki soğanlarım büyümüş, Eylül'ün ektiği nohutlar çıkmış:)) Havalar ısınmaya karar verse de bahçe - balkon sezonunu açsak....
Şimdilik havadisler bunlar, devamı gelecek :))
4 yorum:
Ne güzel anlatmışsın oraları. Çeşme ve Alaçatı yı çok sevsemde fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla sokaklarda insan olmadan hiçbir şeye benzemiyor.Her yer kedi köpek Çirkin çiçek konusuna katılıyorum. Ondan daha çirkinini görmedim.
Mevsim itibariyle sokaklar kedilere aitti :)Biz henüz burada baharı tam anlamıyla yaşayamadığımız için, bu haliyle bahara kaçamak oldu bizim için...
Denizin de girilebilir olduğu mevsim hariha olur kuşkusuz :)
Çok güzel ve eğlenceli bir gezi olmuş ve Kula'da peribacaları olduğunu ilk kez görmüş oldum:)
Kitap Cumhuriyetim; ara tatil oldu bizim için:)
Yoldan pek detaylı göremesem de ilginçti peri bacaları...
Yorum Gönder