Arka Kapak
"Muhtelif Evhamlar Kitabı” yazarı Ömür İklim Demir’in ilk romanı “Kum Tefrikaları”
Ömür İklim Demir, bu kez “kumdan, buhardan, hayalden ibaret” bir romanla çıkıyor karşımıza. Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor, geçmişle geleceğin arasında sabırla mekik dokuyor.
“Kum Tefrikaları”, kuytunun, saplanıp kalmanın, kendine gömülmenin, uzaklara düşmenin, öteki bile olamamanın, boşluğun, hevesin, meşgalenin, Doktor Mithat’ın, Murat Hoca’nın, Yurdanur Hala’nın, Şevket Kemal Bey’in, ölülerin, kelimelerin, telgraf tıkırtısının, tozun, rüzgârın, bulutların, bütün o yılların ve de üstümüzden esip geçen diğer şeylerin hikâyesi… Rüzgâr hiç durmadan esiyor sayfaların arasında, her şey bir görünüp bir kayboluyor ya da bir kaybolup bir görünüyor. Yutuyor kenarları, köşeleri, arabaları, evleri kum; yutuyor günleri, takvimleri, atları, uçakları ve de hepsinden mürekkep hayalleri… Bozkıra bakan izbe balkonlar, Boğaz’a açılıyor bir vakit; ölümler umuda, umutlar çaresizliğe benziyor yavaş yavaş. Her kavram değişip dönüşürken, Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor Ömür İklim Demir, kat kat açılan bir romanla çıkıyor karşımıza.
“Panjurların gölgesi yüzümde parlayıp söndüğünde, bıyığımla oynuyordum; ardından boğuk bir gök gürültüsü geldi. Sigaramın külünü silktim. Beş saniye önce kor gibi yanan kül, yüz yıllık diğer külün içinde kaybolup gitti. Geçmiş tarafından yutulmak böyle bir şey olmalıydı.”
Bir iyi dilek, bir ilk roman… “Kum Tefrikaları”.
Ömür İklim Demir ilk romanıyla epey ilgi çekmiş, pek çok okunacaklar listesine girmişti. Kitapta beni neyin beklediğini bilmemekle birlikte nedense 'çok şaşırmalıyım' beklentisi ile başladım kitaba.
Spoiler içerir.
Hikaye Suruç'ta doktorluk yapan Mithat'ın ruh halinin uzun uzun anlatımıyla başlıyor. Sık sık kesilen elektrikler, ortalığı kaplayan kum fırtınaları, mayına bastığı için acil servise başvuranlar, kadınlar ve çocuklar kafası yeterince karışık olan doktorun işini daha da zorlaştırıyor. Bu anlarda tek sığındığı liman Murat Hoca'nın pvc ile kapatılmış balkonu ve keyifli sohbeti.
Durağan hikayenin yönü Mitat'ın halasından kalan köşkte bulduğu bir günlük ile yön değiştirip İttihat ve Terakki dönemine yöneliyor. Enişte Tayyareci Yüzbaşı Şevket Kemal'in kaleminden Osmanlı'nın ilk tayyarecilerinin verdiği meşakkatli hizmet, büyük çalışmalar sonunda tamamlanmaya calışılan İstanbul-Kahire seferi ve kurguyla bize anlatılan Osmanlı'nın ilk pilot hava şehitleri Fethi ve Nuri Bey'ler.
Kitabın yarısından fazlasının yukarıdaki eksende devam etmesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Osmanlıdan çevrilen günlük, tayyarenin pervanesinden telgrafın tıkırtısına kadar anlatılan tüm hikaye kesif bir sigara dumanının arkasındaydı. Evet hiç esinti yoktu. Kitabı seven okurun kitapta ne bulduğunu merak ederek, araya farklı kitaplar alarak devam ettim.
Yüzbaşı Şevket Kemal'in tayyarenin başına geçmesiyle hikayenin heyecan dozu biraz arttı. Uzun anlatılan çöl kısımları kabul etmeliyim ki çok etkileyiciydi. Hikaye tekrar İstanbul'a yöneldikten sonra kitabın konusu da hızla değişti diyebilirim. Tarih kitabına yakın ilerleyen hikaye (bence) Parfümün Dansına göz kırpmaya başladı.
E daha anlatmayacağım artık.
Kum Tefrikaları ilk etapta okurun sabrını sınasa da ikinci yarıda sizi sürprizler beklemekte. Sabırlı okurlara tavsiyemdir.
*Bunu yazmasam olmazdı editi: Yurdanur Hala'dan kalan köşkü kafamda hep Yaprak Dökümü'ndeki ev gibi canlandırdım. Yani istesem de değiştiremedim.