(Stresi bol, uzun ve de fotoğrafsız bir yazıdır...)
Koşuşturması bol bir hafta sonundan sonra ilk iş günü ve sıcak herkesin malumu. Tüm gün zonklayan bir kafa dolaştırdım, burnum kanayacaktı kesin ve ağrı geçecekti, boşuna ilaç içmeyeyim dedim...
Dönüşte bizim 'memur servisi' filmlerdeki köy dolmuşlarına dönmüştü; klima yok, içeride oksijen yok, daimi müşteriler kadar da diğer ilçeye giden vatandaş bindirilmiş, her kadının yanında ikişer çocuk ve bir çocuk büyüklüğünde çanta ve de istisnasız bir kol bilezikle dolu (yanımdaki kadının kolunu gördükçe beni daha bir afakanlar bastı, yürürken sağa yamulmuyor mu o kadın yahu!!!!), vücudumun yarısı hatunun bana ayırdığı 1/3'lük koltukta, diğer yarım koridorda, kafam kazan gibi eve varabildim.
İlk iş duş yapmak diyerek arabadan indim ki ev sahibinin kızı karşıladı bizi, güneş enerjisinde tamirat mı ne yapılmış, gece 12'ye kadar kullanmayacakmışız!! Hay bin ........
Söylenerek eve girdim, suratımdan gerekli mesajı alan eşim "Sen bir şey yapmadan uzan biraz" dedi..Tamam dedim ve üzerimi değiştirip hızla mutfağa girdim. Aklımdaki soğuk su içmekti ama dolabı açınca bir gün önce annemin getirdiği kayısıların şekere yatırıldığını ve reçel olmayı beklediklerini gördüm :( Kollarımı sıvayıp reçel yapmaya koyuldum, biraz kaynatıp köpüğünü aldım ve koyulaşmak üzere altını kıstım...Eylül elimden tutup içeriye götürdü, çizgi film kanalından gördüğü bir şeyi istiyormuş, gelip bakacakmışım. 10 dakika kadar reklam izledik, istenen şeyin evdeki bilgisayarın Sünger-Bob versiyonu olduğunu anladım ...İkna oldu Eylül ama yoğurt çorbası karşılığında :)
Çorbayı yapmak üzere tekrar mutfağa girdim ki reçel taşıyor!!!Sonrası malum..Sil, yıka, kaynat, doldur, tekrar sil, soğutayım derken kavanozu kır, tekrar doldur, sil.....off yazarken bile sıkıldım!!
Sıra çorbaya geldi, pirinç ocağa koyuldu ki komşu geldi. 5 dakika hoş-beşten sonra bahçeye çıktık. Ben de bir yandan fasulye toplayacağım güya. İşgüzar ev sahibi sebzeler toplanmadan ilaç yapmış!! Teyze ile beraber dalındaki sebzelere iç geçirip, babamdan sebzelerin ne zaman yenebilecek hale geleceğini öğrendim. En az bir hafta beklenmeliymiş..
Hevesim kursağımda eve girip çorbanın terbiyesini hazırladım. Masaya oturacağız artık.
Ben tüm bunları yaparken ortalıkta görünmeyen eşim ne mi yapıyordu? Yatak odasına girmiş "hiç bir şey yapmadan uzanıyor"du.....
Eylül için çorbayı soğuttum, yedirdim, bir kaç tehditle tuvalete yolladım ve yatağına yatırdım.
Saat 10'a doğru oturup bir bardak çay içebildim...
Velhasılı "Hiç bir şey yapmadan uzanmak" çok iyi geldi.......
2 yorum:
Ne diyeyim şimdi ben? (filmler hep aynı galiba)
Mehmet Bey, haklısınız hemen her evde senaryo aynı...Ama beyler figüran kalmasa hep, baş rollerde de görmek istiyoruz kendilerini :)
Yorum Gönder