Yeni yine yeniden Jodi Picoult..
Kütüphaneden...
Okuduğum üçüncü Picoult kitabıyla yazarın tarzını benimsedim.
Picoult okuyorsanız ;
Olaylara farklı kişilerin gözünden bakarsınız,
Sevdiklerinizi kaybetmenin ne kadar kötü olabileceğini düşündüren olaylara tanık olursunuz,
Bir mahkem salonunu en ince ayrıntısına kadar kafanızda canlandırabilirsiniz,
Kitabın sonunda mutlaka şaşırırsınız,
Kitap bitse de etkisinden kurtulamasınız...
Yapboz sürükleyici bir kitaptı ama "anne" olarak okumaktan/tanık olmaktan rahatsız olduğum kısımlara sahipti. Olayların mağduru çocuklarsa, kitap benim için "etkileyici", "vurucu" vs olmaktan öteye geçip beni depresif hale sokabiliyor. O yüzden ilk kısımları okurken epeyce mutsuz oldum. Aynı şeyleri Uçurtma Avcısını okurken hissetmiştim ve Yapboz'dan daha da kalıcı bir rahatsızlık vermişti bana...
Kitabı yarıladıktan sonra çok daha rahat okudum, zaten olaylar öyle bir ivme kazanıyor ki yavaş yavaş okumak gibi bir seçeneğiniz kalmıyor.
Kitabın konusu arka kapakta özetlenmiş ve okura bolca "sen olsan ne yapardın?" mesajı veriyor.
Picoult okumaya devam, Yapboz da önerebileceğim kitaplardan ama öncelikli tavsiyem (şimdilik) Bir Daha Bak..
Bir nokta daha var ki yazmazsam çatlarım!
Bu kitapta da geçen başarılı-evli barklı-çoluklu çocuklu kadın ve ondan vazgeçemeyen çocukluk aşkı, aslında olayları hisseden ama göz yuman kaslı koca klişesinden çook sıkıldım. Bu kadar ütopik bir yaklaşım olamaz bence (on kocasıyla bir arada yaşayan hintli kadın hariç..).
Kitabınız bol, klişeniz az olsun :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder