Sayfalar

23 Kasım 2016 Çarşamba

Ölü Kelebeklerin Dansı


Düşünde kendini bir kelebek olana gören biri, bir kez uyandıktan sonra bir kelebek olmadığından ve artık düşünde kendisini bir insan olarak görmediğinden hiçbir zaman emin olamaz...

Ölümümün on altıncı gününde anılarımı yazmaya karar verdim ben.
Öldükten sonra karşılaştığım insanlar, anılar evinde gezinmenin bir ölüye hiç bir yarar sağlamayacağını söyledilerse de onlara inanmadım. Öldüm ve Tanrı burada da yok! Ne yapabilirim?
Hikayeyi 22 yaşında bir posta görevlisi olan Haldun'dan dinliyoruz, ölümünün on altıncı gününde yazmaya karar veriyor. Hem bir ölü olma sürecini kabullenişine hem de nasıl/kim tarafından öldürüldüğünü araştırma sürecine tanıklık ediyoruz.

Haldun'un yeni yaşantısına -ölü olarak tabi- alışmasına Doktor Sametyan yardımcı oluyor...

Öldükten sonra ilk bir kaç günde nasıl bir yerde olduğunu kavrayamıyor insan. Aptallaşıyor, alık alık çevresine bakınıyor, neler olup bittiğini anlamak için harcadığı tüm çabalar boşa çıkıyor. Bu şokun etkisinin adamına göre değiştiğini öğrendim Doktor'dan. Benimki bir hafta sürdü.

Bir de özel ölüm şoku var. Gerçekten özel! Ölüm anını unutuyorsunuz; nasıl öldüğünüz, ölürken neler hissettiğiniz aklınızdan siliniyor. Normal bir ölü için pek bir anlam taşımıyor bu şok, ama benim gibi bir ölüyseniz, bir cinayete kurban gitmişseniz, o zaman düşünceleriniz alt üst oluyor işte. Öel ölüm şokunun nasıl atlatılabileceğini henüz ben de bilmiyorum. Doktor Sametyan bu konuda bir şeyler biliyor, ama sanırım söylemek istemiyor o da...Dediği yalnızca şu;

"Bir düş gördüğünde her şeyi anlayacaksın."

İyi de nasıl düş göreceğim? Biz ölüler düş görmüyoruz ki!

Doktor'la ilk karşılaştığımda, yaşarken hiç olmadığım kadar huzursuzdum. Kendimi, sonradan diskotek haline getirilmiş bir huzur evinin tavan arasında unutulan yaşlı bir adam gibi hissediyorum. Korkuyordum, özgürce hareket edemiyordum.



Kitapta Hüsnü Arkan'a has o naifliği aramamak lazım, oldukça farklı bir tarzı var. Bende bir Murakami kitabı okuyormuşum hissi uyandırdı. Kitabı okuyan pek çok kişinin tavsiyesine ben de katılıyorum; güzel kitap ama Hüsnü Arkan'la tanışmak için ideal olmayabilir. İdeali için önerim.



4 yorum:

Kitap Eylemi dedi ki...

ideal değil ama iyi , belki de ilk kitaplarından biri olduğu için kalemi değişik geldi , yine de anlamlı yine de güzeldi :D ama bir Mino değil , senin de dediğin gibi...

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Hikayesini, Kafka'nın dönüşümü gibi anlatmaya başladınız. Etkilenme var mı bilmiyorum.
Hüsnü ile bir dönem arkadaşlığımız oldu. Yazarlığında yetkinlik durumunu bilmiyorum. "Uzun bir yolculuğun bittiği yer" kitabında çok iyi bir konu yakalamış. Fakat edindiğim izlenim bir yerden sonra sıkılıp romanı kestirip atmıştı. (Belki romanın nereye gideceğine karar veremedi, kim bilir)
Bazen fazla sık yazmak kitaplara özeni zayıflatıyor.

flzpink dedi ki...

Kitap Eylemi; Evet tek başına değerlendirirsek güzel, kıyaslama ile 'hiç fena değil' :)

flzpink dedi ki...

Mehmet Bey; Dönüşüm'ü okumadım ama siz bahsedince merak ettim. Aklımda olsun, öncelikli okuyayım...
Yazarın Hırsız ve Burjuva'sını da almıştım ama henüz okumadım. Belki o zaman daha geniş görebilirim yazarın tarzını...