Haydi buyurun eskiden-şimdi karşılaştırmasına;
-Eskiden ben çocuklarla hiç geçinemezdim. Gördüğüm çocuklarla arama en az iki metre mesafe koyardım.. Sonra hala oldum azıcık değiştim, sonra anne oldum epeyce değiştim, sonra ikinci kez anne oldum ve evet oldum. Artık gördüğüm her çocuğun kendisini/fotoğrafını/düşüncesini koşulsuz sever oldum :)
-Eskiden çok okurdum, okumayı uyumaya/yemek yemeye değişmezdim. Elektrik kesildiğinde bile bir mum yakar (o zaman fakirmişim demek, öyle afilli led lambalarım falan yokmuş) okumaya devam ederdim. Şimdi çocuklar uyusa da sıra benim uykuma gelse diye düşünüyorum :) Ha yine okuyabiliyorum ama sınırlı süre...
-Eskiden hiç düşünmeden cevap verirdim, gözü kapalı her tartışmaya dalardım. Şimdi zaman zaman içimden konuşabilmeyi öğrendim. Karşımdaki tartışmaya değmeyecek/bir iki cümleden öteye geçemeyecek birisi ise söyleyeceklerimi aklımdan geçirip konuşmuşum gibi rahatlayabiliyorum. Tartışmanın da bir heyecanı olmalı arkadaş :)
-Eskiden kendime yetecek kadar yemek yapar, çoğunlukla iş tencere boyutuna gelmeden karnımı doyurmuş olurdum; şimdi iki öğün yetecek hatta mümkünse ertesi güne kalacak çorba, yanına yemek, canı tatlı isteyen bebeye kek/puding, beslenme için poğaça, yoğurt yapıyorum.
-Eskiden annemin saatlerce uğraşıp salça yapmasına kızardım, neden hazırını almıyor ki derdim; şimdi kendim salça, domates konservesi, kahvaltılık sos, meyve kompostoları hazırlıyorum, 'aa hazır salçanın tadı yok ki canım' diyorum.
-Eskiden pazar denildiğinde burnuma gazete, kitap, kahve kokusu gelirdi; şimdi pazar gününü düşününce burnuma deterjan, şampuan, ütülenmiş kıyafet, yemek kokusu geliyor.
-Eskiden taze incir ve Trabzon hurmasını hiç yemezdim şimdi incirin yolunu gözler, hurmayı kaşıklar oldum. Şimdilerde bir şey için 'yemem' dediğimde eşim manidar manidar bakıyor :)
-Eskiden yaz insanıydım şimdi baharlar bana çok cazip geliyor.
-Eskiden kolyeciydim şimdilerde küpelere takmış durumdayım.
-Eskiden kendi takılarımı kendim yapardım şimdi kasa yanlarına park etmiş takı standları sağ olsun...
Yazarken düşündüm de aslında eserekli ikizler olmama rağmen 'hala' ile başlayan cümlelerim de az değil;
-Eskiden karıncadan korkardım, hala çok korkarım...
-Eskiden gök gürültüsünden korkardım, hala korkarım.
-Eskiden suratsızdım, genelde çatık kaşlı gezerdim; hala insanlar benimle iletişime geçerken bi dururlar :)
-Eskiden çaysız yapamazdım hala çay olmazsa olmazım.
-Eskiden gündüzleri uyuyamazdım hala (çok hasta değilsem) uyuyamam.
-Eskiden her bulduğu fırsatta uyuyan insanlara kızardım hala kızarım (ilahi cezam; 7/24 uyuyabilen bir eş, bir türlü uykuya dalamayan iki bebe...Teşekkürler ..:) )
Fikir için teşekkür ederim Esra , zevkle yazdım :)
Ve bir eskiden/şimdi fotoğrafı ile kaçıyorum;
5 yorum:
Ben en eski Filiz'i biliyorum. Karıncalardan korkanını biliyorum mesela. Elinde kitabı hiç eksik olmayanını da biliyorum. Boş derslerde kitap okuyan Filiz'i de.
Eskiden yeniden bahsedince tartışmalara giren Filiz'i hatırladım, zekice tasarlanmış kısa ve net cümlelerle karşısındakini pes ettiren Filiz'i :)
Yeni Filiz'e biraz yabancıyım sanki... (zalimsin zaman)
Zaman tasarruf zamanı arkadaşım, kelimeleri haybeye harcamıyorum artık :))
Bir de senden duyalım eski/yeni Ülkü'yü...
Ne güzel bir yazı olmuş, sağolasın Filiz, çok iyi oldu bu başlık değil mi? sevdim ben de
ben de hala gökgürültüsünden korkarım.
"hala" başlığı da yapayım ben dur :))
Bu hafta bitti zaten haftaya yazayım bende ;)
Esra; evet evet bir hala yazısı da senden bekliyoruz :)
Yorum Gönder