Sayfalar

21 Haziran 2012 Perşembe

Travma




Mike Smith; o bir 'Kilit Sanatçısı'. Kombinasyonlar, şifreler ya da anahtar olmadan herhangi bir kasayı, asma kilidi veya kilitli kapıyı açabiliyor. Zamanını hikayesini yazarak geçiriyor çünkü başından geçenleri paylaşabilmesinin tek yolu bu; yazmak. On yıl boyunca hiç konuşmadı. "Mucize Çocuk" olarak ünlendiği o trajik günden beri.. Tek bir kelime bile.
Mike destek vermekten kendinizi alıkoyamayacağınız o gizemli insanlardan biri-aşkını resimlerle tasvir eden, uçurumun kenarından dönmüş, mücadeleci bir ruh..Sessiz bir dahi..
Özgün içeriğiyle en iyi roman dalında 2011 yılının Edgar Ödülü'ne layık görülen "Travma" ; karakterleri yalnızca belleğinize kazımıyor, aynı zamanda kombinasyonlar ve olasılıklar hakkında sizi kışkırtıcı bir yolculuğa davet ediyor. 

Bir travma ile hayatı yön değiştiren Mike, farklı yeteneği sayesinde "kutu adam"a dönüşür. Açamayacağı kapı/kilityoktur. Ve bu özelliği sayesinde aranılan bir ekip üyesi haline gelir, tabii karanlık işlerde.
Kendini okutan macera kitaplarından birisi Travma. İşin içine esas adamımızın konuşamaması da girince, hikaye farklı bir boyut kazanıyor.
Gerçi kitap bittiğinde altı çizili ya da aklınızda yer edebilen tek bir cümle bile olmasa da kilitleri açan bu sessiz çocuğun hikayesi merak uyandırıyor.
Kapakta yazan övgülerin dozu biraz abartılmış yalnız..
Dengesiz bir yorum gibi oldu sanki :)
Yazın boş bir vakitte okuyabilirsiniz, denk gelirseniz alabilirsiniz ama özellikle peşine düşmenize gerek yok :)

19 Haziran 2012 Salı

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

Barış Bıçakçı'nın çok konuşulan kitabı...
Aslında geçen hafta okumuştum, sıcağı sıcağına kitap hakkında yazmak istedim ama internetin azizliğine uğradım ..Sonra araya misafir ağırlanan günler, iş yoğunluğu,  kitabın evde kalışı vs girdi. Üstüne filmini de izledim ki bir iki laf etmek şart oldu :)



Garip bir efsunu var kitabın...Yaşanılan hayatın ahengi ve uyumu çok etkileyici. Ender'in dilinden anlatılıyor yaşananlar ama Çetin de yanı başında hissediyorsunuz...
Birisi kel, diğeri göbekli iki orta yaş insanı...
Birisi fasülyeleri ayıklarken diğeri bıçakla uzunlamasına ikiye kesiyor,
Birisi sinirlenip küfrederken, diğeri "çayın bitince seslen" diyor..
Masumiyetlerini yenüz yitirmemiş iki sıkı dost ve hayatlarına bavulu ve içinde acılarıyla katılan Nihal.
Barış Bıçakçı'nın anlatımı okuyanın damağında tanıdık bir his, bir aşinalık bırakıyor. Sinek Isırıklarının Müellifi nde de aynı tadı almıştım..Diğer kitapları mutlaka okunacaklar listemde :)

Bu sefer filmini de izleyip geldim :)



Kitabı okumadan izleseydim eminim daha çok sevecektim filmi. Çünkü ben en çok olayları Ender'in Çetin'e hitabıyla okumaktan zevk aldım. Dostluğun inceliğini vurguluyordu. Ama haksızlık etmeyeyim şimdi, bir çok kitap uyarlamasına göre detaylar atlanmadan anlatılmıştı.



İlker Aksum ve Fatih Al filmdeki sıkı dostlarımız..İ.Aksum'un içinde olduğu bir çok yapımı severek izledim zaten. (Biz zamanlar Çarli vardı dimi, onu diğer gruba atalım, Yabancı Damat'ı bile suratsız esas kızına rağmen az biraz izlemişliğim var yani :))
"Fatih Al da bir yerden tanıdık ama" derken google amca sayesinde buldum, Sülüman'ın matrakçısıymış ..

Ve filmi son dönemde tekrar gündeme getiren olay, yönetmeni Seyfi Teoman'ın bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi..Toprağı bol olsun...

Kitap öncelikli tavsiyem, üstüne bir bardak demli çayla filmini de izleyebilirsiniz...