Sayfalar

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Tatil, Bekleyiş vs

Tam da tatil hazırlığı yaparken izinler durdurulmuştu. Çocukların tüm hevesi kaçmış, ben de bir kenara ayırdığım mayoları dolabın derinliklerine kaldırmıştım. Geçen hafta izinlerin açılmasıyla bende bir ipten boşanma hali hasıl oldu :) Yarım saat içinde eşimi tatile, müdürü izine, diyetisyeni yeni bir listeye ikna ettim...Devamındaki 3-4 saat sonunda bu tatil denen şeyin ne kadar yorucu bir şey olduğunu hatırlamıştım, yorgun ama mutluydum...

Komşuma göre biz kazana düşmüştük, tatil neyimizeydi :))
İptal ettiğimiz tatili güncelleyerek yola çıktık. Az molalı, çok müzikli üç saatlik yolculuk sonunda Manavgat'a ulaştık. Mecburi bir Migros molasından sonra istikamet Belek, az kaldı Duru uyuma :)

 Gerisi bol sulu bir tatil işte...


 Diğer annelerin tatil formatı nasıl oluyor bilemiyorum ama bizde süreç; kahvaltı ve hevesli birkaç havuz saati, 'biz acıkmadık ama Duru uykudan önce birşeyler yemeli' saati, 'anne beni uyut' halleri, 'Duru uyurken ben kitap okuyacağım, başınızın çaresine bakın' dakikaları, bir gölgeye sığınma-bu şezlong neden bu kadar sert acaba düşüncesi, azıcık okuma, Eylül'ün on-yüz-bininci kez yanıma gelip birşeyler sorması, Duru'nun uyanması, birlikte havuz faslı, beni annem tutsun halleri, tepeden tırnağa dondurmaya bulanma, havuzdan sıkılıp etrafı keşfetme, mini clupta oyun ve boyama, tekrar çocuk havuzu, altıdan sonra odada duş faslı, park-yemek-tekrar park saati, mini diskoda zıplama zamanı, çay-kahve isteği tavan yapmış annenin bebelerinin uykusunun gelmesi, çocukların yatağa serilmesiyle 'tatili' başlayan annenin balkon sefası, babadan içecek servisi :)
 


Şu hamaklarla ilgili pek çok hayal kurmuştum ama yatanları sallamak dışında bir şey yapamadım. Dur ben de seni sallayayım diyen bile çıkmadı iyi mi?

Duru'nun miniclup'a ilgi göstermesiyle içimde umut tohumları yeşerdi, acaba anaokulunu düşünsek mi? Antalya'da  bir süre babaannesiyle vakit geçirmesini planlıyoruz, olmazsa okul alternatifi de şurada biryerde dursun...

 Eylül sırf sahneye çıkabilmek  için çanta boyamak istedi, hayhay dedik ama en zor ve detaylı figürü seçmiş olduğunu geç fark ettik. Kendisi  istediği gibi boyasın dedim ama görevli abla illa düzgün olsun, güzel görünsün deyince iş başa düştü. Tatil için gittiğim otelde bana zorla boyama yaptırdılar blog, üç renk verip ten rengi de istediler, buz rengi de!!! Muhtelif uzuvlarımdan ter damlatarak boyadım!!! Eylül Oscar alacakmış gibi mağrur adımlarla çıktı sahneye, çantasını alıp döndü :)
 
Bu da Duru'nun sandalye ile temas ettiği ender akşamlardan. Tatil dediğin bir kaykılma halidir zaten :)

Tatilde Napoli Romanları'na başladım, bu aralar o kadar çok kişi bu seriden bahsetti ki daha fazla erteleyemedim...

Ben tüm bunları anlatırken içinizde 'acaba odalarındaki gece lambası nasıldı?' diye merak edeniniz varsa hizmet ayağınıza geldi, Eylül sizin için fotoğraflamış :) Daha ne acayip fotolar çekmiş de şimdi ekleyip bloğun selametini riske atmayayım...

Duru'sal anlardan birisi... Uykusunu iyi almış olduğu günler tüm danslara 'kendince' eşlik etti, uykusu varsa illa salıncağa binelim diye tutturdu...
 
Her sene olduğu yorgun ama mutlu döndük...
 
NOT: İki çocuklu ikinci tatilimde kendimi biraz daha 'olmuş' gördüm... Çocuklardan birisi kenarda ağlarken ben yemeğimi yiyip çayımı içebildim. Bu çocuk neden böyle yapıyor deyip tatili kendime zehir etmedim, yemeğini yemedi deyip dertlenmedim....Artık annelik olgunluğu mu yaşlılık belirtisi mi bilemeyeceğim :)
 
 
İşin bekleyiş kısmı da anlaşılacağı üzere devam ediyor. Taşınma süreciyle ilgili attığım tek adım Marie Kondo kitabı almak oldu, e işin çoğunu halletmiş sayılırım di mi :)))