Sayfalar

16 Ekim 2018 Salı

Vişne Çürüğü

         


  Spoiler içerir


         Romanın kahramanı Işık, bugünlerde sıkça karşımıza çıkan esas kızlardan; ailesiyle aynı şehirde yaşadığı halde ayrı eve çıkan, üniversite mezunu, hafta sonu valizini kapıp tatile çıkabilecek kadar para kazanan, sevgilisinden yeni ayrılmış, sevgilisi tarafından bir türlü anlaşılamamış, yaşadıklarının etkisiyle özgüven problemi yaşayan, ilginç komşuları olan, uyku problemi yaşayan, buzdolabında yiyeceği olmayan ve kahveyle hayatta kalabilen, büyükanne/büyükbabasıyla ikişkisi çok iyi olan bir hatun kişi.



             Kitap akıcı, bir kaç kelime dışında kulağı tırmalayan bir tarafı yok, bir akşamda okunabilecek boyutta.
           Kitaba başlayınca devamı geliyor, merak ediyorsun ama ben bu kurgudan çok sıkıldım. Son bir yıl içerisinde o kadar çok kitapta aynı kişiyle muhatap oldum ki artık fazla ütopik gelmeye başladı bu hikaye. Eğer komşulardan birisi esaslı bir katil değilse artık pek ilgimi çekmiyor. 
          3-4 saatlik bir yolculuğa eşlik edilebilecek, hayrına yan koltukta bırakılabilecek bir kitap olmuş...

15 Ekim 2018 Pazartesi

Son Dönem Okumaları

           Geçtiğimiz ay okuduğum kitaplarla toplu bir dönüş yapıyorum. Son alışverişimi Yitik Ülke'den yaptığım için kitaplarımın hemen hepsi aynı yayımevinden. Arada bir iki farklı ismi de okurken fark ettim zaten :)

            Okuduklarım özellikle de öykü kitaplarının tarzları birbirine çok yakındı. Romanlarda Yaprak Öz öncelikli okunacaklarım arasındayken, Meltem Arıkan en sancılısı, Alp Ergin de en zaman kaybettireni oldu. Sıralamaya bağlı kalmaksızın okunanlar;



Seçtiğim kitaplar bunlar, gelen kitapları üst üste sıralayıp izlemekten sadece ben zevk almıyorum, biliyorum...


Ülkecek Fi'nin suyunu çıkarttığımızdan bu yana karakter olan Duru'ları pek sevemiyorum. Birkaç karakterin hikayesinin paralel ilerlediği kitaptan aklımda klişeler kaldı. Üzgünüm ama 'vay canına' diyemedim...







Yaprak Öz'ün son kitabı beni Yitik Ülke'ye götürmüştü aslında, yanına üç beş derken liste uzadı. Sobe Siyah Orkide hevesle beklediğim kitaplardan, Öz kardeşleri okumayı seviyorum. Son kitap (yine) bir solukta okunan (yine) bir apartman hikayesi. Elif Şafak'ın eski kitaplarından bu yana komşularla ilerleyen hikayeleri seviyorum. Kitabı Berlinli Apartmanı kadar sevemedim belki ama 
yine de severek okudum.


Son aylarda okuduğum en sancılı hikayelerden birisiydi Özlemin Beni Savuran. Biraz Kabuk Adam tadı bıraktı bende. Hem sonunu merak ederek hem de bitmesin isteyerek okudum. En sevdiklerim arasında yerini aldı.


Her şeyi anlattım. Gördün ya, deli falan değilim. Herkesin bir fili vardır dünyada. Herkesin birbirinden farklı, çeşit çeşit, renk renk filleri vardır ve filler çapraz gider.
Benim filim çapraz gitmiyor, hepsi bu.
İsmini, kapağını, mesajını çok sevsem de bir süre sonra tüm hikayelerin kahramanlarının Kerim ve Leman olmalarından sıkıldım. Kitaba ara verinde bu Kerim hangi Kerimdi unuttum. Hay Kerimine diye diye bitirdim..


Hah sıra geldi yaklaşık on gündür süründürdüğüm gözümün nuru Basamak'a. Yani bu kitabı o kadar sevemedim ki! Belki bir ters köşe, belki bir orjinallik olur, belki sigarayı/viskiyi azaltır John diye bekleye bekleye okudum. Bir ara bu kitap nerden geçti elime bile dedim, meğer Yitik Ülke'den aldığım setin içinde böyle sürpriz yayımevleri de varmış (bilinçli okur, müşteri). Yok valla olmamış...



Gürgen Öz kitaplarını seviyorum. Farklı öyküleri vardı içinde, en çok kamp alanında geçen hikayeyi sevdim. Kızlarla okuyup kampa gitsek nasıl olur diye düşünmeden edemedim :)