Sayfalar

16 Ekim 2015 Cuma

Günübirlik Hayatlar

Pek çok okur gibi İrvin Yalom'u Nietzsche Ağladığında ile tanıdım. Çok uzun zaman önce okumuş olmama rağmen hala aklımda yer eden kitaplardandır.
Günübirlik Hayatlar'ı görünce ise farklı bir deneyim olması için hemen aldım. Sanal alışverişte yakalayamadığım şey tam da bu; gözüne ilişen bir kitabı alabilmek...
 

 
Günübirlik Hayatlar Irvin Yalom'un hastalarıyla yaptığı psikoterapi seanslarından derlediği, on bölüm/kişiden oluşan bir kitap. Her seans farklı noktalardan başlasa da tamamına yakınında ölüm korkusu çıkarılan sonuçlar içerisinde yer alıyor. Yaşadığı hayatın anlamsızlaşmasından şikayetçi olanlar yanında geçmişe ait izleri silemeyenler, mazisiyle barışamayanlar hastalar ve Yalom'un kendisine has sağduyusu ilginç hikayeler çıkıyor karşınıza.
 
 
Altını çizebileceğiniz pek çok cümle ile karşılaşmak mümkün...
 
"Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın."
                                                                                                                    Marcus Aurelius
 
 
Benim gibi elinden bırakmadan okumak da mümkün, elinin altında bulundurup her bir hikayeyi farklı zamanlarda irdelemek de. Seçim sizin...

15 Ekim 2015 Perşembe

Marslı (Film)

IMDb: 8,3
 
Hemen hemen her okur gibi ben de kitap uyarlaması filmleri sevmem (okuduklarımı tabi). Mümkün olduğunca da izlemem çünkü  'ben hikayeyi biliyorum' ve 'ohoo hikayenin yarısını atmışlar' virüsleri kanımda hevesle dolanmaktadır :)
Marslı ise kitabını okuduğum halde izlemeyi istediğim nadir filmler arasındaydı. Ve bunda en büyük etken Marc Watney'i Matt Damon'ın oynayacak olmasıydı.
Geçen hafta uzun bir aradan sonra sinemaya kaçabilen iki anne (yengem ve ben) olarak ilgiyle izledik Marslı'yı. Yengem kitabını okumamıştı, ben de spoiler vermeyince yeşil yaratık beklentisiyle girdi salona ;)



Ve yazmazsam çatlarım; kitaptaki detaylar filme sığmayınca ben yine 'O hoo daha neler neler olmuştu' dedim. Kitapta 200 sayfa sonra elde edilen 'başarı' filmde 15. dakikada gelince de azıcık aldatılmış hissettim kendimi ;)

Filmde kulağımı tırmalayan tek şey Lewis'in seslendirmesiydi. Çok yapay bir etki bırakıyor izleyende.

Şimdiye kadar beğendiğim ender uyarlamalardan birisi olmuş, kitabı okuduysanız izlemenizi öneririm. Okumadıysanız kolaya kaçmayın bakim, hem kitap çok daha eğlenceli, garanti ederim...

13 Ekim 2015 Salı

Güvercin

Koku gibi müthiş bir romanla tanıdım Patrick Süskind'i ve Güvercin'le birlikte kitaplığımın kıymetlileri arasına yerleştiriyorum...

 
Daha kitaba başlarken nefis olduğunu fısıldayanlar olunca daha bir hevesle okudum :)
 

Jonathan Noel Paris'te dört duvardan ibaret çatı katında, yalnız yaşayan bir banka bekçisidir. Tüm işi banka müdürünü karşılamak, kapısını açmak, selamlamak ve kapı kilitlemektir. Bir gün saat gibi işleyen bu düzen bir güvercin tarafından alt üst edilir.
Kısacık ama etkileyici bir kitap. Yağmurlu bir öğleden sonraya ya da yolculuklara yakışacak bir hikaye, okumanızı öneririm.
 
Kitaptan aklımda yer edinenler;
 
"Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar."
 
"Yürümek yatıştırır. Yürümede sağaltıcı bir güç vardır. Düzenli biçimde hep bir ayağı öbürünün ilerisine basma, aynı zamanda kolları ritmik bir biçimde kürek çeker gibi sallayıp soluma sıklığının yükselmesi, nabzın hafifçe uyarılması, gözün ve kulağın yönün saptanmasına ve dengenin korunmasına yönelik etkinlikleri, akıp giden havanın deri yüzeyinde duyumlanışı; bütün bunlar bedenle zihni hiç karşı durulmaz biçimde birbirine yaklaştıran ve ruhu - ne kadar dumura uğramış, zedelenmiş de olsa- büyüten, genişleten olaylardır."

12 Ekim 2015 Pazartesi

Buradayım!!!

Aslında elim gitmiyor hiçbir şeye. Ülkenin geldiği durum umutlarımı kırıyor.
 
 
Ama çocuklarıma bakınca her şeye dört elle sarılıp 'biz hep buradayız' demenin gerektiğini görüyorum.
Ben buradayım; görerek, anlamaya çalışarak, konuşarak, dinleyerek, okuyarak buradayım.
En çok da çocuklarım için buradayım...