Sayfalar

3 Ekim 2015 Cumartesi

Hayal Bu Ya...

 
Eğirdir'de mola verince şu binaya bakıp hayaller kurdum; gölün karşısındaki bu bina bizim evimizdi, teras/verandasında geniş koltuklar, büyük bir yemek masası, köşelerde kandiller vardı. Orada kalabalık misafirler ağırlıyorduk. Bir köşede ayağımı uzatıp gün batımına karşı kitabımı okuyordum, kızlar bir köşede kendince oynuyordu (bu sırada eşim napıyor hiç bilmiyorum bak, bir yerde uyuyup kalmıştır o, ya da internet kurcalıyordur). Küçük ahşap balkonlarda çiçeklerim vardı renk renk, rustik perdelerim, uçuşan tüllerim, kokulu mumlarım vardı.
Üst balkon kocaman pencereleri olan bir odaya açılıyordu, duvardan duvara kütüphane, köşede bir şömine. Kış köşesiydi burası, keyif köşesiydi...
En alt kat kilerdi, atölyeydi, garajdı. Tüm pasaklı hobiler orada icra ediliyordu...
Mutfak aydınlıktı, köşedeki demlikten kendime tazecik bir bardak çay alıp terasa çıkıyordum ki
 
Eşim cama vurup 'burada çok sıra var, balığı başka yerden alırız' dedi
Başka yer???
 

2 Ekim 2015 Cuma

Eylüle Veda

Eylül' e de veda ettik, tahmin ettiğimden çok daha hızlı geçti bu ay, havalar da aynı hızla serinledi. Bir iki gün içerisinde pikelerden yorganlara geçiş yaptık, şortları dolabın arkasına doğru ittirdik. Henüz yazlık-kışlık değişimi yapmadım, bir iki hafta daha beklemeyi düşünüyorum.
Evet hızlı bir aydı Eylül, bir yandan işe adapte olmaya bir yandan da evde benim dışımda birisinin -bakıcının- kurduğu düzen(sizlik)e adapte olmaya çabaladım. Özellikle okulların açılma süresi geciktikçe sapıtan Eylül de yaşadığım strese tuz biber ekti.
Eski bakıcı ile devam ediyoruz, iş+ev hatırladığımdan biraz daha zor. Ben bıraktığımda eve gelince yemek yiyip üzerine de kahve içiyorduk, şimdilerde Eylül de öğle yemeğine geldiği için evde tam bir curcuna hakim. Ne yediğimi anlamadan masadan kalkıp kendimi ocak silerken buluyorum!!! Evden çıkmıyor resmen kaçıyorum... Akşam dağılan evi toparlama, koyduğum yerde bulamadığım eşyaları ısrarla ait olduğu yere getirme, bitmeyen ihtiyaçlar ve market torbaları şimdilerde rutinim. Bu sürecin düzene girmiş versiyonu neye benzer bilemiyorum ama bu sene epeyce yorucu olacak gibi. Haa bugün internette paylaşım yapan bir arkadaş sayesinde bizi bekleyen bir dönemeci de hatırlayıverdim; Terrible Two.... Evet okulları tatile, küçük kızı da terrible two'ya sokacaz kısmetse....

Pek bir doluyum ama ben Eylül ayını şuraya bir yere özetleyeyim de ileride okurum ;
Efenim bizim için Eylül ayı kendine en yaraşır şekilde, yollarda geçti. 2000 km yol yapmışız bu ay, yok her km'yi saymıyoruz da araba yeni ya, gözümüz kadranlarda, bi nevi buldumcukluk :)

Ay başında Isparta'da geçen bir haftasonu ile başlangıç yaptık.

 Kalabalık piknikler yaptık, toza toprağa bulandık.


 Yol çalışması sayesinde tam bir göl turu yaptık :)

 

Bendeki de nasıl bir bahtsızlıksa okeyde hiç bir oyunu alamadım. Ve hiiç aklınızdan geçirmeyin aşkta falan da kazanmadım. Bildiğin züğürt tesellisiymiş o...

Araya giren bayram tatilinde ilk durak Antalya'ydı;

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava biz Antalya'ya ayak basınca 'bu ne biçim sonbahar deyip' celallendi ve deniz-kum-güneş hayallerim suya düştü. Hayallerim dedim farkındaysanız çünkü diğer zat-ı muhteremler iki arada bir derede buldukları azıcık güneşli havada denizde girerken ben Duru'nun uyanmasını bekliyordum. Duru uyanıp yemek faslı bitince yağmur bulutları göz kırpmaya başlamıştı. Sonraki günler de bizi bir an olsun yalnız bırakmadılar.



Dönüşte tek tesellim yağmurla güzelleşen manzara idi...
 
 
Ahanda ruh halim tam da buydu...
 
 
Bayramda Karaman sınırına dayanıp köy ziyareti, bir köy daha, bir de ilçe eklenince annemlere pelte olarak döndük. Ama bitmemişti, ertesi gün sökmemiz gereken bir düğün vardı. Biz kuaförden çıkıp da salona ulaştığımızda düğün yarı olmuştu, zaten bizim gibi düğünden hazzetmeyen şahıslar  (yengemle ben) için de en çekilebilir düğün süresi buydu...Devamı misafir-ziyaret-misafir-ziyaret şeklinde sürüüüp gitti.
 
 
 
Sonrası malum okul süreci başladı...
Dün ilk veli toplantısını yaptılar, ben de aklımdaki soruların hepsini sorunca 'müdürün hiiç hazzetmediği, çok konuşan, her bişeye burnunu sokan veli' nişanını kapıverdim. Aferin bana :)
Eylül ilk ödevini 'üff keşke ödev diye bir şey olmasa, hiç sevmiyorum' diye söylenerek bitirdi, 'anne kalemi neden öyle tuttuğumu sorma, benim tarzım bu' diyerek de noktayı koydu. Evet Allah bize kolaylık versin :)
 
 Bu zaman zarfında kendim için yaptığım sınırlı şeylerden birisi meşhur nokta birleştirme kitaplarından birisini edinmem oldu. Hoş onu da yanlış anlayıp, noktaları gösterdiği renge göre birleştirmeye çalışıp, şöyle bir renk cümbüşüne sebep oldum ama olsun yapması zevkliydi. Bir ara eşimle çek elini-kolunu deyip kendimize yer açmaya çabalıyorduk :)

 Fırsat bulabildiğim ender zaman dilimlerinde de kitabıma devam ettim. Biraz yavaş ilerleyen bir kitap, süreç de çalkantılı olunca epeyce süründü elimde. Ama oldukça ilginç bir işleyişi var, bakalım devamını okuyup göreceğim...
 


28 Eylül 2015 Pazartesi

İlk Adım

Bu bayramı da kazasız belasız geçirdik, yorulduk ama değdi :)
Bayramın son günü pek çok evde olduğu gibi bizde de okul telaşı vardı. Eylül iki yıldır anaokuluna gitse de birinci sınıfın heyecanı başka... Eylül sırtında çanta, Duru boynunda beslenme çantası tüm gün evde dolaştılar durdular :)

 
Sabah okulda ufak bir tanışma faslından sonra Eylül'ü öğrtemenine emanet edip geldik. Allah tüm çocukların yardımcısı olsun...
Tatil dönüşü işbaşı yapan annelere daha çok kolay gelsin :))