Sayfalar

23 Ağustos 2013 Cuma

Kış Hazırlıkları; Domates Konservesi

Eveet hamarat hatun döndü, hem de öyle böyle değil, öğle arası konserve yapıp geldim :)
Tabi hepsini öğle arası yapmadım ;)


Çarşamba iş çıkışı bakıcı teyzemizin bahçesinden getirdiğim bir kova domatesle konserve yapmaya karar vermiştim, başlamışken tam olsun deyip bakıcımdaki bir kova domatesi de ekledim. Hızımı alamayıp bahçeden bizim bahçeden toplananları da ekleyince film koptu!!
Yaklaşık 25 kg domates oldu...Sağolsun komşum soyma işine yardım etti, ben de küp küp doğradım. 
(Domatesler rendelenerek de yapılabilir ama ben küp küp doğranmış domatesi daha çok seviyorum, daha nizami görünüyorlar :))
Tabi bu iş yazması kadar kısa sürmedi, koccaman tencereyi de ocağa koyamayacağım için pişirme işi bugüne sarktı. Üstüne bolca tuz döküp balkona çıkardım domatesleri.
Sabah bakıcımızdan domatesleri bir taşım kaynatmasını istedim, böylece öğleye kadar dayandılar. Öğle arası koşa koşa gidip balkonda domatesleri pişirdim. (Öğle arası eve koşabilmek de ilçede çalışmanın nimeti tabii;)) 




İçine bir yeterince tuz ve su bardağı da zeytinyağı ekledim, yağ hem daha lezzetli olmasını sağlıyor hem de yüzeyinde tabaka oluşturduğu için havayla temasını kesip konservenin ömrünü uzatıyor. Akşamdan hazırladığım kavanozlara kaynayan domatesleri doldurup (hiç boşluk kalmamasına dikkat ederek) kapağını kapattım ve ters çevirdim. Kapak da konservenin sıcağı ile sterilize oluyor ve daha iyi vakum oluşuyor. Tabi kapağın yeni olması şart.



Geçen senelerde domatesin bir kısmını menemen için biberli yapıyordum ama bu sene vaktim sınırlı olduğu için yapmadım. Bahçeden topladığım biberleri doğrayıp dondurucuya koymuştum ondan kullanırım artık.
Konserve yapımında kavanozlar kaynatılarak içindeki hava çıkarılır ama ben kaynar kaynar doldurduğum için (dolum sırasında da tencere kaynamaya devam ediyor) tekrar kaynatmıyorum, şimdiye kadar da bir sorun yaşamadım. Ters  çevirdiğim kavanozları bir gün bekletiyorum, kapağında hafif bir çökme oluyor bu vakum oluştuğunu gösteriyor. Sonra kavanozları serin bir yere kaldırıyorum.
Eğer kapakta çökme oluşmamışsa konserve tutmamıştır, hemen tüketilmeli ya da tekrar kaynatılıp doldurulmalı.

 Kalan domates akşama çorba olacak :)


Öğle aramı konserveye ayırınca öğle yemeği olarak payıma bunlar düştü...
(Gökten üç elma düşmüş gibi oldu :))

Alper Kamu Cehennem Çiçeği

Alper Canıgüz, hayal gücüne hayran olduğum yazarlardan ve hariha bir mizah anlayışı var...
Yeni kitabını da gözüm kapalı aldım, zaten kitabın kahramanı Alper Kamu ise düşünüp taşınmaya, göz açıp kapamaya gerek yok ki :)



Dedektifimiz yine iş başında, bu kez gizemli bir ölüm ve kırık dökük bir aşk hikayesini çözmekte.
Eskiden tanıyor olmanın rahatlığı ile Alper Kamu'nun saçlarını karıştırıp okumaya başladım. Kitap ince, hikaye akıcı-eğlenceli olduğu için çabucak bitiyor zaten.




Alper Kamu'nun ilk macerasına nazaran bu kitapta fantastik öğeler daha azdı ya da olası olaylarla gizlenmişti ama mizahi açıdan eskileri aratmıyordu.
Benim gibi Alper Canıgüz'ün diğer kitaplarını severek okuduysanız, Cehennem Çiçeğini de vakit kaybetmeden listenize alın. Canıgüz'le ilk kez tanışacaklara ise (sürekliliği sağlama açısından) diğer ilk üç kitaptan birisi ile başlamalarını öneririm.

22 Ağustos 2013 Perşembe

Tembel Kadından Notlar...

Ramazan'ın bitimiyle ipini koparmış dolaşmaktayım. Ha çok mu uzaklardayım, hayır? Evde bekleyen temizlik ütü gibi faydalı şeylerden iki adım bile uzaklaşsam kar diyorum; kah Konya'da kah üst komşuda...
Bu haftasonunu da komşularla bir türlü gerçekleştiremediğimiz pikniğe ayırmanın rahatlığı ile evde beni bekleyen işleri es geçmekteyim. Bahçeden topladığım fasülyeler isyanın eşiğinde, bir an önce hazırlanıp dondurucuya kaldırılmalı, dün bakıcımızın bahçesinden getirdiğim bir kova dolusu domates de tez konserveye dönüştürülmeli, bahçeden toplanmış olup yine dolaba mahkum edilen biberler de kurutulmalı/doğranıp kaldırılmalı. Bir de yarın evime teşrif edecek olan 10 kg kadar çilek olacak ki bir kısmını konu komşu yiyip, kalanından da reçel ve sos yapmalıyım.
Bir de uzuunca bir zamandır da kaçtığım ütü işi var kii, düşünmesi bile yeterince eziyet verici!!

Ne tembelmişim yahu, halbuki akşamları evde oturabilmişliğim ve hatta iki satır kitap okuyabilmişliğim yok!! Sahi eve gidince ne yapıyorum ben??
 (Haa akşam bahşe dönüşü bir poşet dolusu barbunya ayıklamıştım, bomboş durmamışım canıım :))

Yarına hamarat kadından notlarla dönebilmeyi umuyorum...


Haftasonundan...Konya, annemin minik bahçesi, boyutuna kanmayın geçen sene tüm mahalleye yetecek salatalık çıkmıştı buradan :)
Köşede de minik bir kümes var ki eve bir kova dolusu yumurta ile döndük.
 
 
 Ve bestekarımız Eylül. Benim için envai çeşit şarkı besteledi söyledi :)

 Düne ait bir resim. Bakıcımızın köydeki evine ve bahçesine kısa bir tur yaptık. Sebze ve üzüm topladık, bagajda sebzeler sırtımızda fasülye yaprakları ile eve döndük :)

Eylül üzümleri test ediyor ;)
 
Bir kare de işyerinden, masamdan...Eşimle yeni bardaklarımız :) Gördüğü her fincanı/kupayı almak isteyen birisi olduğumu söylemişmiydim??

Bu da yeni başladığım kitabım, iyi gidiyor...