Sayfalar

13 Nisan 2016 Çarşamba

Ateş Canına Yapışsın

Sezgin Kaymaz her kitabını tebessümle bitirdiğim yazarlardan. Anlattığı konu ne kadar çetrefilli olsa da okuru gülümsetmeyi beceriyor.
Ateş Canına Yapışsın'ı okuma hızımın yavaşladığı bugünlerde 'taze kan' maksadıyla almıştım. Okumaya başladığımda biraz zorlandım, yoksa yanlış bir seçim mi dedim. Ama kitap biraz ilerleyince taşlar yerine oturdu.



Spoiler içermez.

Ateş Canına Yapışsın, şüphesiz farklı bir kitap. Olaylar yeryüzü var olmadan öncesine dayanıyor, mekanımız cennet, kahramanlarımız başta dört büyük melek (Azrail, İsrafil, Mikail, Cebrail), kendini 'baş melek' ve 'hocaların hocası' olarak gören Azazil, küçük melekler, pek çok canlı türü ve de Adem.
Cennetteki tüm melekler nurdan yaratılırken, dumansız ateşten yaratılan Azazil bunu diğer meleklerden üstün olduğunu gösteren bir nitelik olarak kabul etmektedir. Çevresindeki küçük meleklere her gün ders vermekte, kendince geliştirdiği eğitim yöntemleri ile gurur duymaktadır. Ta ki gelen bir emirle tüm cennet ahalisi Kükreyen Çimenler Platosu'na çağrılıncaya kadar. Cebrail'in tebliği ile cennette yeni bir yaratığın; etten, kemikten, topraktan, iyilikten-kötülükten, bilgiden-cehaletten, riyadan-sadakatten oluşan Adem'in varlığı bildirilmekte, tüm cennet varlıklarının ona secde etmesi gerektiği iletilmektedir.
O gün pek çok 'ilk' yaşayan ve kafası karışmış olan Azazil, yeni bir 'ilk'le daha yüzyüzedir; Adem.
Zihninde yankılanan düşüncelerle söyledikleri birbirine karışmış; aklından geçenleri çevresindekilere haykırırken, söylemeye çalıştıklarını kimseye duyuramamaktadır.
İlerleyen günlerde Azazil'in İblis'e dönüşmesi ve Adem'le yaptıkları felsefi tartışmaları okuyoruz.
 
Suya dalıp şöyle bir yüzmeyi, o Adem emre itaat edip soluk soluğa koşarak geldiği vakit çok meşgulmüş gibi davranmayı, onu kıyıda uzun uzun bekletmeyi düşündü, sonra hemen kafasını silkeleyerek vazgeçti bu fikirden. Hem çağırıp hem de çağırmamış gibi davranmak, puan kaybetmek olurdu. Puan neydi acaba? Nasıl kazanılır, nasıl kaybedilirdi? Gene döktürüyordu maşallah! İpsiz sapsız kelimeler! İp? sap?
 
Tanrı ne sanıyordu ki İblis'i? Pardon Azazil'i... Ağzı da nasıl alışıyordu durduk yerde! O Azazil, millet selamı sabahı kesti diye dize gelecek, Adem'in dizinin dibine oturup ona biat mı edecekti yani? Bu kadar kolay mıydı ateşle çamuru barıştırmak' Hah hah hah! Ateşle çamur birleşti miydi tuğla olurdu, baca briketi olurdu, ıslak zemin fayansı olurdu, porselen olurdu... Bunlar da neyin nesiydi yahu?
Her neyse....

Velhasıl ben Sezgin Kaymaz kitaplarını çok severek okuyorum. Ama artık gözü kapalı tavsiye edemiyorum. Denk gelirseniz göz atın, öyle karar verin :)