Sayfalar

6 Mayıs 2016 Cuma

Hıdırellez

(Bi çeşit 'nerde o eski bayramlar!!' yazısı.)

Bahçede boy gösteren kandillerimiz.
 
İlkokulun son üç yılını bir kasabada okudum. Hıdırellez ile ilgili en berrak anılarım o döneme denk gelir. 6 Mayıs beni heyecanlandıran tarihlerden birisiydi; baharın gelişi demek, annelerle eğlence demek, doğumgünüme doğru son düzlük demek...
Kasabanın hemen hemen tüm kadınları hıdırellezde birlikte pikniğe giderlerdi. İşin içine 'anne' girdiği için menüler coşmuş, elişleri çantalarda yerini almış olurdu.
Kaldığımız üç sene boyunca 6 Mayıs hep hafta içlerine denk gelmiş olmalı ki her defasında 'keşke bugün okula gitmesem' diye hayıflandığımı hatırlarım. Mecburen yolunu tuttuğum okuldan öğleden sonra 3 gibi çıkar, koşa koşa pikniğin yapıldığı ağaçlık alana (o zamanki adıyla elmalığa ) giderdim.
Tabi yemek faslı coşkusunu kaybetmiş, salıncak ve yedi kiremit zamanı gelmiş olurdu. Akşama kadar geçen birkaç saatte çoluk çocuk bolca yemek yer, oyun oynar, yorgun ve de kirli eve dönerdik.
 
Sonraki yıllarda Hıdırellez'e dair hissettiğim kıpırtılar azalarak da olsa devam etti. Sanırım son 6-7 yılda da kayboldu.
Artık Hıdırellez gelirken bahçeye ekeceğim fasülye tohumlarını hazırlıyor, bu sene ne kadar fide alsak diye hesaplar oluyorum.
Sevinen çocuktan anneliğe terfi ettiğime göre belki de kızlarımın heyecanla bekleyeceği Hıdırellez programları ben yapmalıyım, kim bilir....

5 Mayıs 2016 Perşembe

Pi

Serinin son kitabı biraz uzun tutulmuştu. Final mantığı mı maddi bir girişim mi bilemem ama okuru sıktığı bir gerçek.
Birkaç koldan ilerleyen her bir hikayenin finalini merak ederek okudum. Özge'nin hikayesi çokça ütopik gelse de sevdim. Can Manay dalgalı bir hikayeydi, bazen bu kaçıncı diye sordum.
Deniz'in hikayesi beni en çok şaşırtanlardan birisiydi, sanki kendi bölümünü sahneleyip ortadan kaybolacakmış gibi gelmişti.
Ada'yı pek sevemedim, Göksel'e şefkat gerekli diye düşündüm.
Bilge adına yakışır bilgelikteydi.


Önceki kitaplarda yer alan 'kişisel gelişim' kısımlarına Pi'de o kadar çok yer verilmişti ki bazı kısımları atlamamak için çok direndim.

Azra Kohen'le üç kitaplık serüvenim burada bitti...
Bu üçlemeyi hep yürüyüş saatlerimin motivasyonu olarak hatırlayacağım :)

3 Mayıs 2016 Salı

'Challenge'cı Geldi Hanııımmm :)

Sevgili Esra 'dan gelen topu dizimde sektirip saymaya başlıyorum;

1. Müzik listenizdeki ilk 10 şarkıyı paylaşın. Dinlerken nasıl hissediyorsunuz?
 Öyle liste yapıp müzik dinlemeyeli çok oldu, artık sevdiklerimizi bir yerlere not alıp arabanın müzik çalarına aktarıyoruz. Bu aralar ben Mabel Matiz'e taktığım için herkes onu dinlemek zorunda kalıyor :) Arabanın demirbaşları Leman Sam, Ahmet Kaya, Yücel Arzen ve Mini Clup (Özellikle de A Ram Sam Sam :) )



2. Göbek adınız nedir? Sizin için önemini anlatabilir misiniz?
Şimdiye kadar hiç 'senin göbek adın şu' diyen olmadı, sanırım öyle birşeyim yok :)

3. Cüzdanınızda neler olduğunu bizimle paylaşın.
 Hımm para, kredi kartı, bolca vesikalık foto, benim ve kızların kimlikleri, kütüphane kartlarımız, bir iki önemli harcama slibi...
Allahtan çanta sorulmamış :))

4. Kim veya ne olmadan yaşayamazsınız? Neden?
 Kızlarım olmadan asla...
 'Ne' sorusuna tabi ki kitap...

5. Koleksiyonunu yaptığınız herhangi bir şey var mı?
Çocukken geniş bir düğün davetiyesi koleksiyonum vardı; bakar, sıralar, tasnif eder huzur bulurdum .

6. Evcil hayvan olarak ne beslemek isterdiniz?
 Köpekleri seviyorum ama onun için çiftlik gibi bir ev olmalı ki hayvancık da hayatından zevk alsın.
Eskiden kedi, köpek, balık, muhabbet kuşu beslemişliğim var.
 
7. Yatarken ne giyersiniz?
 Pijama :) Gecelik denilen kıyafetin içinde çıkıp gidiyorum ben !
 
8. Sizi gülümseten bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız?




9. Hangi alanda iyi olmak isterdiniz?
İyi bir sporcu olmak isterdim ama ola ola göbekli bir hatun oldum :)
 
10. Bize biraz güçlü yönlerinizden bahseder misiniz?
Özgüvenim yüksektir. Laf kalabalığı yapmayı beceririm :)..
 
11. Biraz da zayıf yönlerinizden?
Çabuk sinirlenirim...
 
12. İlk arabanız neydi? Peki ya şuan kullandığınız araç?
İlk arabamız Hyundai Accent'ti. Bize ne eziyet ederdi, Kayseri ayazına dayanamaz, çalışmaz, kapısı donardı. Sattığımız günü hala bayram olarak kutlarız :)
Şimdi bir Sportage'ımız var.
 
13. Favori şiiriniz ya da sizin için anlamı olan bir şiir var mı?
Şiirle aram çok iyi değildir ama Ahmet Arif şiirlerini ayrı bir severim. En çok da Hasretinden Prangalar Eskittim i.

14. Özel bir yeteneğiniz var mı?
Hiç denk gelmedim :)

15. Favori mevsiminiz hangisi? Neden?
İlkbahara has uyanışı, sonbahara has renk cümbüşünü seviyorum. Bahar olsun da...

Eğlenceli işmiş :)
Hala yapmayan kaldıysa buyursun...

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir Nisan Klasiği; Antalya

Her sene Nisan sonunda Antalya yolu görünüyor bize, Eylül'ün doğumgününü babaannesi-dedesi ve halasıyla birlikte kutluyor, bu bahaneyle baharın en güzel halini kucaklayıp geliyoruz.

 

 
Yolculuk günü aynı zamanda Eylül'ün yaş günü. Sabah kahvaltı öncesi şiş gözlerle mum üfleyip yola koyulduk.
 
 
Herkes yerleştiyse başlıyoruz!!!
Rotamız Isparta üzerinden Antalya; yeşillik ve manzara garanti, tabletten çizgi film, yetişkinler için 90'lar yayınımız mevcut, elmalar müesseseden :)
 
 
 
Her geçişimizde tekrarladığımız 'Neden Eğirdir Gölü bizimkinden daha mavi?' muhabbeti yapıldı :) Onyüzbininci defa manzara fotoğraflandı...
 

 
 
Akşama hızlı bir organizasyon ile doğum gününü kutladık. Duru da dahil üfleme faslı birkaç kez tekrarlandı, Duru'nun mumu avuçlama girişimi yine annesi tarafından son anda engellendi :)
 
 
Sıra gezmeye gelince ilk durak Çakırlar. Hafta sonu kahvaltısı için en çok tercih edilen yerlerden birisi, biz hafta içi sükûnetinde yudumladık çaylarımızı. Tüm salıncaklar da bize kalmıştı tabi :)
 

 





 Duru etrafı seyrederken ayıcığını mavi arabanın üzerinde unutmuş. Allahtan son anda eksikliğini fark ettik de olası bir mızmızlığı önledik.

Bu da meşhur ayıcığımız, bizimle her yeri dolaştı, demli çayını içti :)

 
 
Sonraki günü piknik günü ilan ettik.
Deniz kenarı dört mevsim gibiydi; hırkayla gezenler, tişörtle gezenler, denize girenler...
Biz taşlarla epeyce vakit geçirdik, Eylül ıslanmayı göze alıp suyla oynasa da Duru her zamanki nine haliyle 'üşüdüm, üşüdüm' diye sudan uzakta oynamayı seçti :)
 

 Çizgi film izlemek ciddiyet işidir :)


 Kumla oynarken ciddiyete gerek yok :)

 Ağaca kendin tırmanmış gibi poz vermek de serbest ;)





Dört günlük mini tatil bundan ibaret. Artık devamı deniz sezonunda...