Sayfalar

10 Ocak 2013 Perşembe

Mino'nun Siyah Gülü

Okuduğum bloglardan not aldığım bir kitaptı, uzun uzadıya inceleme fırsatım olmamıştı, kütüphanede görünce hiç düşünmeden aldım.



Elime alıp da detaylı inceleyince fark ettim Hüsnü Arkan'ı Ezginin Günlüğünden tanıdığımı. Önce kendi cahilliğime kızdım, sonra okuyacak olduğum için sevindim. Kendimce fona Hüsnü Arkan melodileri ekledim. Meğer incelik kitabın arkasındaki cd'de saklıymış. Ama ben kitabı kütüphaneden aldığım için bu zevkten mahrum kaldım...



Hüsnü Arkan'ın şarkı söylerken hissedilen naifliği kitaba da yansımış. Boğazınızı tıkayan bir yumruktan, güllerin kokusuna, yeni doğan bebeğin buruşuk ellerine kadar yazılan herşeyi hissedebiliyorsunuz...
Kitabın büyük bir kısmı kadınların gözünden anlatılıyor, dönemler ve insanlar arasında gidip geliyor, aslında insanların pek çok şeyin farkına varamadan yaşayıp gittiğini görüyorsunuz...

Kitabı okurken, bahar geldiğinde sığınabileceğimiz kasabada bir evimiz olsun istedim...Mino gibi bir halam olsun istedim...

Benim gibi geç kalmayın, Mino ile bir an önce tanışın...


Bu arada Kırmızı Kedi Yayınevinin ismi ve kedisi yanında renkli kitap kapakları ile kitapla uyumlu ayraçlarını çok seviyorum...

Not ettiğim satırları yazmayı unutmuşum :)

Ben büyük bir bahçede büyüdüm Cahit Adamı, bu yüzden çocukluğm çok uzun sürdü.

Onun bu 'hayır'ını ilk kez duyuyordum. Şarkı söylüyormuş gibi, içime eğiliyormuş gibi, sıradan bir şeyi şahane bir hale getirir gibi; bir acıyı sevinçle süslemek gibi...

O, öldüğü yaşta kaldı.
Ben otuzuma geldiğimde, artık kardeşimdi. Nizayi'yi doğurduğumda, Niyazi'nin dayısı oldu. Ve artık oğlum gibi. Artık Niyazi'nin kardeşi...

Tam olarak öyle değil! Bu. onun en güzel lafıydı. Hiçbir şey tam olarak öyle değildir. Çünkü hiçbir şey, hiçbir nesne, hiçbir olgu tam değildir. Tam olsalar da, biz onların tam olduğunu düşünmeyiz, düşünmemeliyiz. Kuşku, bir algılama ilkesidir; algılarımızı yönetmeyi öğrenmeliyiz!

Çocukken, büyüklerin kendi ölümleri hakkında konuşmaları garibime giderdi...Yapmacık! Şımarıklıkmış gibi...Ama şimdi öyle gelmiyor. Geçen gün Cahit'e 'ben ölünce evvela ne yaparsın' dedim. Yüzü değişti.
O ölse, ben hemen sokağa çıkar, vapura binerim...Temiz hava alırım, eve dönerim, müzik dinlerim. Cenazesine filan da gitmem...Sonra, bir değirmen resmi yaparım. Metruk, kırık dökük, eski bir değirmen...Renkleri kucağıma oturturum. Monsieur Seguin'in keçisini de... Ve ona vaziyetin tuhaflığını anlatırım...Tabii, bir de farklılığımı ve yalnızlığımı...
Ben ölünce bunları kimse kimseye anlatmaz.
Kendimi, sadece bu yüzden kıymetli hissediyorum, yengecim...

8 yorum:

Unknown dedi ki...

benim de çok severek okuduğum bir kitap olmuştu, bir kitapta farklı kişilerin ağzından yazılan hikayeleri çok seviyorum zaten. bu hikaye de büyüleyiciydi hakikaten..

flzpink dedi ki...

Bence de olayları farklı kişilern gözünden aktarmak kitabı zenginleştiriyor, bizim yapma şansımız olmayan şeyi bize anlatıyor...

okuyan dedi ki...

Benim de uzun zamandır alınacaklar ve okunacaklar listemde.
Çok güzel bir paylaşım olmuş, teşekkür ederim.
Sevgiler ^-^

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Geçmiş ve geleceğin birleştiği güzel bir romandı:)

flzpink dedi ki...

Okuyan;rica ederim :)
Listenin başına alın bence kitabı...

flzpink dedi ki...

Baykuş Gözüyle; kesinlikle çok keyifliydi...

T. Yıldız dedi ki...

Hüsnü Arkan benim de okunacaklar listemde, özellikle son dönemde Görkem Yeltan'la birlikte yazdıkları kitabı çok merak ediyorum. Mino'nun Siyah Gülü de listeye girdi böylece.
Bu arada bahsi geçen cd meselesini biraz daha açabilir misin? Arkasında cd mi varmış kitabın? Öyleyse cd'de ne varmış?

flzpink dedi ki...

Tankut; diğer bloglarda gördüm ben de..Kitabın arkasında "5 Mayıs" şarkısının Cd'si varmış..Ben de internetten dinledim artık :)