Sayfalar

8 Ağustos 2017 Salı

Sevinç Kuşları Serisi

Sezgin Kaymaz sevgim malum, kitabın bitmesine üzülür, bir yenisine başlamayı çok isterim.
Sevinç Kuşlarını üst üste okuyunca kitabın karakterleri hayatımın bir parçası oldu; gözüm hastanede Veysel, yolda siyah cip arar, aklım 'ay nasıl adamlarsınız anam siz' der oldu. Kabul ediyorum azıcık da ağzım bozuldu, el mahkum :)


 İlk kitap tatillere denk geldiğinden biraz yavaş başladı. Karakterlerle yeni tanışıyorum ama ne karakterler. Bir Veysel doktorumuz var ki evlere şenlik, her mahalleye, hastaneye lazım. Veysel var ölüm yok evelallah. Ee Naim' e onun hatrına sabrediyoruz. Esas oğlanımız Deccal, yazar öyle bir karakter çıkarmış ki ortaya okuyup okuyup zihninde canlandırmaya çalışıyor, olmadı kapağa bakıyorsun, yine de tanımlamak, yerini tespit edebilmek zor...Ama çok seviyorsun o ayrı.
Deccal'ın Hatrı toz bulutundan alıyor, bizi hikayenin göbeğinde bırakıyor. Öyle kitabın son sayfasını huzurla kapatabilmek mümkün değil, aklın Deccal'de, Veysel'de, Hayri'de, Berna'da...
O zaman sıcağı sıcağına gelsin ikinci kitap;


 Hayri'yi gönderip emanetleriyle başlıyoruz hikayeye. Tabi ortalık güllük gülistanlık değil, olamıyor. Okurun biraz burnunun direğini hedef almış bu kitapta yazar. Kızıyor, kızıyor, üzülüyor, merak ediyorsun.
Zila'nın evi yine hikayenin merkezi, toplanma noktası, kara deliği...İpini koparan yine orada, çaylar soğutulmadan, sodalar ılımadan içilmeye devam ediliyor. Bi de sular durulsa...


Ve son kitap. Hevesle kitabı alan okuru biraz dumura uğratıyor. Ebat büyümüş, yazı karakteri ilkokul çocuğu ebatına gelmiş, kapak tasarımı 'bu doğru kitap mı?' dedirtiyor. Üç kitabı kitaplığa yerleştirme de işin en asimetrik kısmı!!
Kapağı unutup hikayeye devam ediyoruz. Aradan yılar yıllaar geçmiş. Bizim öksüzler büyümüş, sokak kedileri kendi yolunu çizmiş, Zila'nın evi kapasitesini zorluyor.
Bu kitapta Zila'nın evini bir yabancının gözünden anlatmışlar ki bayıla bayıla okudum :)
Devreye giren yeni mafya üyeleri, yeni zenginler. Ah o Ramazan Şerif ve isim türevleri beni benden aldı :)
Son Şura'nın aksiyon dozu yüksek, barut kokusu fazla...
Kitabı bitirince 'ee şimdi?' dedim.
Karakterlerden ayrılmak zor geldi...

Bu seri arkadaşımın dolaylı olarak bana hediyesiydi. Seveceğimi bilerek başladım, çok ama çok severek bitirdim. Yine tavsiye ederken aklıma Ülkü gelecek, ürkeceğim biraz :) O zaman;
Sezgin Kaymaz okumayan kalmasın, ilk kez okuyacaklar farklı kitaplarla da başlayabilir.
Ülkü; sen okuma arkadaşım, ben sana anlatırım :)

Bu vesileyle blog da vicdan azabım olmaktan çıktı...

Hiç yorum yok: